Geçmişte yaşadığım bir kaç kötü tecrübe sonucu Google Navigasyon’u telefonumdan silip uzun süre sadece Apple Haritalar uygulamasını kullandım. Haritalar tutarlı ama kullanıcı katkısına pek açık olmadığından A noktasından B noktasına güvenle en kısa yoldan götürmeğe yarayan bir uygulama.
Forester sonrası A noktasından B noktasına en kısa yoldan gitmek istemez oldum. Artık B noktasına geze geze gitmek istiyorum. Hatta bazen A noktasından salt B noktasına gitmek istemiyorum. Alfabedeki diğer harflere de fırsat vermek istiyorum.
Bu isteğimi yerine getirmekte artık adı Google Maps olan navigasyon programı, özellikle sınıflandırılmış yol noktaları ve kullanıcıların eklediği fotoğraflarla bana çok yardımcı olacak bir uygulama haline gelmiş. Evde uygulamanın bu özelliklerini kurcalarken beğendiğim yerleri, gitmek istediğim yerler adı altında etiketliyorum.
Uzatmayayım, böyle gezerken yaşadığım yere çok uzak olmayan Kerpe Kayalıkları dikkatimi çekti. Hemen ona yakın Eski Kerpe Burnu da görülesi yerlerden biri. Gitmeğe karar verdiğimde henüz havalar güzeldi ama bizim vaktimiz müsait olduğunda senenin ilk kar yağışı müjdesini veriyordu Meteoroloji. Windy programı Perşembe günü için 16 deniz mili rüzgar tahmini göstermekte.
Bu sefer yalnız gitmeyeceğim, günü birlik gidip döneceğim. Gecelemek yok. Hanımla beraber gideceğiz. Arabaya bir çuval tahta ve tutuşturacak çırayı sabahtan yükledim. Hanımın dersi biter bitmez yola düşeceğiz. Meteorolojinin tahmini tuttu. Hava buz gibi ve yağışlı. Bizim tepelere kar düşmüş. İki gün önce kış pabuçlarını giydirmişim Subiye, kafam rahat. Kışın fırtınalı havada Karadenizi hiç görmedim. 16 mil fırtına sayılmaz ama sakin bir hava da değil.
Arabaya atlayıp yola çıktık, yükseklere çıktıkça yağmur kara çevirmekte. Hanım da ben de heyecanlıyız. İkimiz de İnşallah kar yağar duasına amin demekteyiz. Kerpeye vardık , hava hafif yağmurlu. Navigasyon programı bizi noktasal menzile ulaştırdı.
Manzara harika, aşağı doğru yürüdük. Gözüm kuytu bir yerler aramakta. Bulsam hemen ateş yakıp çayı demleyeceğim. Biz park yerine yaklaşırken, bize doğru yürüyen 4 köpek vardı irili ufaklı. Onları geçtik, bir tanesi dönüp uzun uzun bize baktıydı. Niye baktığı çok geçmeden anlaşıldı. Sen kalk mahalleden ben diyim 10 siz deyin 20 köpek arladaşını çağır gel ve bize doğru ürüyerek koş. Ben neyse de !!! Hanımın gözleri fal taşı gibi açıldı. Hemen arabaya doğru yürümeğe başladık. Zamanınca bana çok köpek saldırdığından artık şerbetli gibiyim ama hanım öyle değil, güç bela atladı arabanın içine. Bu arada ben de köpekçede “oğlum bak git anlamına gelen” HOŞT diye köpeklere bağırıyorum ama onların beni taktığı pek yok. Arabanın bagajını açıp bir hamlede küçük baltamı kaptım. Köpekler hoşttan ziyade baltadan afalladılar. Yerden bir kaç taş alıp bir elimde balta, taşları atarak onlara doğru seyirttim. Köpek sürüsü gerisin geri kaçıp benimle kendi aralarına güvenli mesafe koyarak havlamağa çalışıyorlar. Tam o sırada başka bir araç geldi ve araçtakiler inmeden beni ve köpekleri izliyorlar.
Köpekler uzaklaşınca ben geri döndüm. Kayalıkları gören burna kadar yürüdük ama aşağıya inen merdivenlerden sahile inecek fırsat bulamamıştık. Gidip oraları görmek istiyorum. Hanımı çağırdım, hanımın bir şey demesine gerek yok! Arabadan inmektense kendini içeri zincirleyecek kararlılıkla bana bakıyor. Mahsuru yoksa ben aşağıya bakacağım deyip onu arabada bırakıp, elimde baltayı sıkı sıkı tutarak aşağı doğru yürüdüm. Burna yakın taşlık plaja inen merdiven var. Oradan aşağıya iniyorum. Evet hanım korktu ama kuytu bir yer bulsam ikna edip kafamdaki kamp ateşi hayalini gerçeğe dönüştüreceğim.
Plaj başlı başına tabiat harikası. Hele kayalıklardan sıkışarak kabaran deniz nefes kesici.
https://youtu.be/O0Pwo1DE0yE
Doğanın bu başına buyruk tavrı beni hep kendine hayran bırakır. Siyaset, sahte nezaket nedir bilmez. Neyse o, kalbi ve dili bir, adamına göre değil herkese aynı davranır. Bu tavır sakinlikte değil harekette daha belirginleşir.
Kuytu yer var ama atıştıran yağmur rahat yüzü vermeyecek. Yağmursuz bir gün yeniden gelmek lazım diyerek yukarı çıktım. Bu arada hanımın sabrı tükenmiş olmalı ki beni aramakta.
Köpekler ortada görünmüyor. Hanıma yeniden teklif ettim. Aşağısı gerçekten çok güzel, görsün istiyorum ama keyfi kaçmış bir kere. Artık o saatte kesinlikle oraya dönecek değil. Yedek plan olarak kafamda ilçenin batı yakasındaki Eski Kerpe Burnu var. Navigasyon 4-5 km göstermekte.
Direksiyonu oraya kırdık. Dönerken ilçenin içinden geçtik. Kerpe’de köpek nüfusu insan nüfusundan fazla. Her taraf sürüler halinde sokak köpekleriyle dolu. Çevrede tek tük araç park edili halde. Ama bu köpek nüfusu , köpeklerin bölgeselciliği ile orada devamlı yaşayanlar içinde tehlikeli.
Kısa sürede batı yakasına vardık. Ama bir problem var. Navinin gösterdiği yol kızıl toprak ve bu yağmurda o yola girip 800 metre gitmek bana pek basiretlice gelmedi. Yolda ilerlemeğe devam ettim. Çok geçmedi yolun sağında bir başka taş plaj göründü. Küçük bir plaj ama deniz tüm heybetiyle orada. Tam solda ormanlığa doğru toprak bir yol görünmekte. Yol tamamen sararmış yapraklarla kaplı. Kenardaki tabelada “Babadağ Yürüyüş Parkuru” yazmakta. O yaprak yüzünden insanın canı parkurda yürümeği çekiyor ama hava müsait değil. Bir dahakine listesine ekledim. Yolun altındaki plajın adı “Kerpe Doğal Havuzu” imiş.
Arabayı yürüyüş parkuru girişine park edip aşağıya indik.
Hava hala hafif hafif atıştırdığından arabaya döndük ve yeniden haritaya baktık. Yolun ilerisinde bir başka plaj daha görünüyor. Gidelim dedik.
İlerlerken sağımızda bir çay belirdi. Sarı Su Çayı ilerde denize karışıyormuş. Kenardan bile harika görünüyor.
Yola devam ettik. Bir yerde yol üçe ayrıldı. Devam etsek Bağırganlıya varacağız. Sola dönsek Kandıraya gideceğiz. Sola kırdım, bir kaç metre sürdüm ki, karşımda Sarı Su Plajı. Sarı Su Plajı adını çaydan almakta. İlk önce Çay ardından Plaj onun ötesinde ise Karadeniz. Çayın kenarından doğu yönüne kırdım direksiyonu. Sağ tarafta İzmit Belediyesi Gençlik Kampı var. Her iki yanı su olan tek araç genişliğinde taşlık bir yolun sonunda ise kuş gözlem evi var.
Bir hevesle arabadan inip gözlem evine seğirttim. Maalesef her tarafı çit ile çevrilmiş ve kapı kilitli.
Hemen yanımdan uçup karşımdaki dala kondu bu ardıç kuşu. Diğer adı nar bülbülü imiş. Kuş gözlem kulesi boşuna inşa edilmemiş. Bir dahakine listesine bir satır daha ekledim.
Saat 4’e gelmiş. Eve dönmeğe karar verdik. Navigasyon biraz önceki Kandıra yönü yolundan bir rota çizdi. Bu arada bu yollarda kullandığım Vodafone ya hiç çekmiyor ya da çok az çekiyor. Ben tedbiren çevrim dışı haritaları yüklemiştim. Böylece internete bağlanmak ihtiyacı olmadan uydu görüntülerinden yolları çok net görebiliyorum.
Yola koyulduk. Deniz kenarından ayrıldık diye fazla güzel yer beklemiyorduk ama çok geçmeden yanıldığımızı anladık.
Havanın müsait olduğu bir zamanda burada gecelemek istiyorum. Listeye bir başka satır daha.
Her köşesi bir başka cennet memleketin. Okuduğunuz için teşekkür ederim.
Tapatalk kullanarak iPhone aracılığıyla gönderildi
Forester sonrası A noktasından B noktasına en kısa yoldan gitmek istemez oldum. Artık B noktasına geze geze gitmek istiyorum. Hatta bazen A noktasından salt B noktasına gitmek istemiyorum. Alfabedeki diğer harflere de fırsat vermek istiyorum.
Bu isteğimi yerine getirmekte artık adı Google Maps olan navigasyon programı, özellikle sınıflandırılmış yol noktaları ve kullanıcıların eklediği fotoğraflarla bana çok yardımcı olacak bir uygulama haline gelmiş. Evde uygulamanın bu özelliklerini kurcalarken beğendiğim yerleri, gitmek istediğim yerler adı altında etiketliyorum.
Uzatmayayım, böyle gezerken yaşadığım yere çok uzak olmayan Kerpe Kayalıkları dikkatimi çekti. Hemen ona yakın Eski Kerpe Burnu da görülesi yerlerden biri. Gitmeğe karar verdiğimde henüz havalar güzeldi ama bizim vaktimiz müsait olduğunda senenin ilk kar yağışı müjdesini veriyordu Meteoroloji. Windy programı Perşembe günü için 16 deniz mili rüzgar tahmini göstermekte.
Bu sefer yalnız gitmeyeceğim, günü birlik gidip döneceğim. Gecelemek yok. Hanımla beraber gideceğiz. Arabaya bir çuval tahta ve tutuşturacak çırayı sabahtan yükledim. Hanımın dersi biter bitmez yola düşeceğiz. Meteorolojinin tahmini tuttu. Hava buz gibi ve yağışlı. Bizim tepelere kar düşmüş. İki gün önce kış pabuçlarını giydirmişim Subiye, kafam rahat. Kışın fırtınalı havada Karadenizi hiç görmedim. 16 mil fırtına sayılmaz ama sakin bir hava da değil.
Arabaya atlayıp yola çıktık, yükseklere çıktıkça yağmur kara çevirmekte. Hanım da ben de heyecanlıyız. İkimiz de İnşallah kar yağar duasına amin demekteyiz. Kerpeye vardık , hava hafif yağmurlu. Navigasyon programı bizi noktasal menzile ulaştırdı.
Manzara harika, aşağı doğru yürüdük. Gözüm kuytu bir yerler aramakta. Bulsam hemen ateş yakıp çayı demleyeceğim. Biz park yerine yaklaşırken, bize doğru yürüyen 4 köpek vardı irili ufaklı. Onları geçtik, bir tanesi dönüp uzun uzun bize baktıydı. Niye baktığı çok geçmeden anlaşıldı. Sen kalk mahalleden ben diyim 10 siz deyin 20 köpek arladaşını çağır gel ve bize doğru ürüyerek koş. Ben neyse de !!! Hanımın gözleri fal taşı gibi açıldı. Hemen arabaya doğru yürümeğe başladık. Zamanınca bana çok köpek saldırdığından artık şerbetli gibiyim ama hanım öyle değil, güç bela atladı arabanın içine. Bu arada ben de köpekçede “oğlum bak git anlamına gelen” HOŞT diye köpeklere bağırıyorum ama onların beni taktığı pek yok. Arabanın bagajını açıp bir hamlede küçük baltamı kaptım. Köpekler hoşttan ziyade baltadan afalladılar. Yerden bir kaç taş alıp bir elimde balta, taşları atarak onlara doğru seyirttim. Köpek sürüsü gerisin geri kaçıp benimle kendi aralarına güvenli mesafe koyarak havlamağa çalışıyorlar. Tam o sırada başka bir araç geldi ve araçtakiler inmeden beni ve köpekleri izliyorlar.
Köpekler uzaklaşınca ben geri döndüm. Kayalıkları gören burna kadar yürüdük ama aşağıya inen merdivenlerden sahile inecek fırsat bulamamıştık. Gidip oraları görmek istiyorum. Hanımı çağırdım, hanımın bir şey demesine gerek yok! Arabadan inmektense kendini içeri zincirleyecek kararlılıkla bana bakıyor. Mahsuru yoksa ben aşağıya bakacağım deyip onu arabada bırakıp, elimde baltayı sıkı sıkı tutarak aşağı doğru yürüdüm. Burna yakın taşlık plaja inen merdiven var. Oradan aşağıya iniyorum. Evet hanım korktu ama kuytu bir yer bulsam ikna edip kafamdaki kamp ateşi hayalini gerçeğe dönüştüreceğim.
Plaj başlı başına tabiat harikası. Hele kayalıklardan sıkışarak kabaran deniz nefes kesici.
https://youtu.be/O0Pwo1DE0yE
Doğanın bu başına buyruk tavrı beni hep kendine hayran bırakır. Siyaset, sahte nezaket nedir bilmez. Neyse o, kalbi ve dili bir, adamına göre değil herkese aynı davranır. Bu tavır sakinlikte değil harekette daha belirginleşir.
Kuytu yer var ama atıştıran yağmur rahat yüzü vermeyecek. Yağmursuz bir gün yeniden gelmek lazım diyerek yukarı çıktım. Bu arada hanımın sabrı tükenmiş olmalı ki beni aramakta.
Köpekler ortada görünmüyor. Hanıma yeniden teklif ettim. Aşağısı gerçekten çok güzel, görsün istiyorum ama keyfi kaçmış bir kere. Artık o saatte kesinlikle oraya dönecek değil. Yedek plan olarak kafamda ilçenin batı yakasındaki Eski Kerpe Burnu var. Navigasyon 4-5 km göstermekte.
Direksiyonu oraya kırdık. Dönerken ilçenin içinden geçtik. Kerpe’de köpek nüfusu insan nüfusundan fazla. Her taraf sürüler halinde sokak köpekleriyle dolu. Çevrede tek tük araç park edili halde. Ama bu köpek nüfusu , köpeklerin bölgeselciliği ile orada devamlı yaşayanlar içinde tehlikeli.
Kısa sürede batı yakasına vardık. Ama bir problem var. Navinin gösterdiği yol kızıl toprak ve bu yağmurda o yola girip 800 metre gitmek bana pek basiretlice gelmedi. Yolda ilerlemeğe devam ettim. Çok geçmedi yolun sağında bir başka taş plaj göründü. Küçük bir plaj ama deniz tüm heybetiyle orada. Tam solda ormanlığa doğru toprak bir yol görünmekte. Yol tamamen sararmış yapraklarla kaplı. Kenardaki tabelada “Babadağ Yürüyüş Parkuru” yazmakta. O yaprak yüzünden insanın canı parkurda yürümeği çekiyor ama hava müsait değil. Bir dahakine listesine ekledim. Yolun altındaki plajın adı “Kerpe Doğal Havuzu” imiş.
Arabayı yürüyüş parkuru girişine park edip aşağıya indik.
Hava hala hafif hafif atıştırdığından arabaya döndük ve yeniden haritaya baktık. Yolun ilerisinde bir başka plaj daha görünüyor. Gidelim dedik.
İlerlerken sağımızda bir çay belirdi. Sarı Su Çayı ilerde denize karışıyormuş. Kenardan bile harika görünüyor.
Yola devam ettik. Bir yerde yol üçe ayrıldı. Devam etsek Bağırganlıya varacağız. Sola dönsek Kandıraya gideceğiz. Sola kırdım, bir kaç metre sürdüm ki, karşımda Sarı Su Plajı. Sarı Su Plajı adını çaydan almakta. İlk önce Çay ardından Plaj onun ötesinde ise Karadeniz. Çayın kenarından doğu yönüne kırdım direksiyonu. Sağ tarafta İzmit Belediyesi Gençlik Kampı var. Her iki yanı su olan tek araç genişliğinde taşlık bir yolun sonunda ise kuş gözlem evi var.
Bir hevesle arabadan inip gözlem evine seğirttim. Maalesef her tarafı çit ile çevrilmiş ve kapı kilitli.
Hemen yanımdan uçup karşımdaki dala kondu bu ardıç kuşu. Diğer adı nar bülbülü imiş. Kuş gözlem kulesi boşuna inşa edilmemiş. Bir dahakine listesine bir satır daha ekledim.
Saat 4’e gelmiş. Eve dönmeğe karar verdik. Navigasyon biraz önceki Kandıra yönü yolundan bir rota çizdi. Bu arada bu yollarda kullandığım Vodafone ya hiç çekmiyor ya da çok az çekiyor. Ben tedbiren çevrim dışı haritaları yüklemiştim. Böylece internete bağlanmak ihtiyacı olmadan uydu görüntülerinden yolları çok net görebiliyorum.
Yola koyulduk. Deniz kenarından ayrıldık diye fazla güzel yer beklemiyorduk ama çok geçmeden yanıldığımızı anladık.
Havanın müsait olduğu bir zamanda burada gecelemek istiyorum. Listeye bir başka satır daha.
Her köşesi bir başka cennet memleketin. Okuduğunuz için teşekkür ederim.
Tapatalk kullanarak iPhone aracılığıyla gönderildi