Herkese merhaba.
Yabanda geceleme etkinliğine ilkin İnönü yaylasında başladığımdan, oranın yeri benim açımdan ayrı. Başiskele sırtlarından bol manzaralı tatlı bir tırmanışla gidildiğinden, yol boyu direksiyon sallamak da zevkli.
Bu sene yeniden İnönü yaylasında gecelemek istiyorum. Kendi aramızdaki gruba yazdığımda [mention]Erdoğan Eroğlu [/mention] bey geceleme konusunda varım dedi. [mention]Nurdoğan Kuzu [/mention] bey, ben gece kalamam ama semaverde çaya varım dedi. [mention]muallim54 [/mention] Mesut bey de ben de kısmetse gelirim dedi. Daha sonradan [mention]Şobel [/mention] Alper bey abi bende geliyorum dedi. Fikir demlendikçe katılımcı sayısı arttı. Cumartesi olsun dedik.
Hafta içi hava raporları Cumartesi için umut veren tahminler yapıyordu. Cumadan arabayı ertesi gün sabah erkenden çıkacak şekilde hazırladım.
Gecenin soğuğunda sıcak su dolu termofor, uyku tulumun içini fırın gibi yapmağa yetiyor.
Erdoğan bey, arayıp beraber çıkabiliriz dedi. O mesaiden çıkıp gelecekti. O zaman öğlene doğru buluşup Başiskele üzerinden gidelim dedik. Nurdoğan ve Mesut beyler yaylaya Pamukova üzerinden geleceklerdi. Onlar ancak 13 gibi buluşacaklar, Alper ise Körfez pistinde koşulan ralli sonrası yola çıkabilecekti. Onun gelmesi 5-6’yı bulurdu. Aramızda illa şu olsun, onu yerim bunu yemem diyen yok, zaten herkes yemeğini hem kendisine hem de ikram etmeğe yetecek kadar getirdiğinden canımız neyi çekerse alıp yola çıkıyoruz. Geçen sene ilk kez böyle bir tecrübe yaşadığımdan, gittiğim yer nasılsa orman, oralardan topladığım odunla yemeği pişirim zannetme gafletine düştüm. Evet orada odun var, ama hepsi yaş. Yaş odunu tutuşturmak bir dert, dumanı ayrı dert. Bu sefer yanıma iki çuval kuru odun aldım. Ne olur ne olmaz diye odun testeresini de aldım. Gece uzun belki odun yetmezdi. Biz böyle plan yaptık ama, Cumartesi hava raporlarının verdiği tahmini değerlere göre gece -8 varan bir soğuk olacaktı. Hal böyle olunca geceleme fikrini iptal edip, akşam hep beraber dönmeğe karar verdik.
Erdoğan bey gelince yola çıktık. Havada yakmayan bir güneş, üşütmeyen bir rüzgar var.
Başiskele sırtları böyle.
Saat 12:30 gibi yaylaya vardık. Yol boyunca yolun her iki tarafında kesilip toplanmak için bırakılan kütükler vardı. Benim geçen sene gecelediğim çeşme başı o
iri tomrukların istiflendiği yere dönmüş, daha da tuhafı bir servis otobüsü oraya park etmişti. Yol boyunca ilerleyip güzel bir alan bulalım dedik. Cumartesinin bereketi mi nedir bu mevsimde yayla, bizim Başiskele sahilinden kalabalık . Neyse bir yer bulup park ettik. Dışarda rüzgar var. Bu rüzgar adamı üşütmekte. Tente açalım, rüzgardan korunalım dedik amma muhtemelen benim işi bilmememden, küçük bir ihtimal rüzgarın şiddetinden tenteyi etkili bir şekilde kuramadım. Bizde rüzgara siper olacak şekilde arabaları park edip eşyaları boşalttık.
Yolun karşısında çadır kurmuş birileri vardı. Gecelemişler. Söylediklerine göre sabah her yer buzu andıran kırağı imiş. Neyse Nurdoğan ve Mesut’u bekleyelim dedik. Geciktiler gibi, bulunduğumuz yerden telefon çekmiyor. Bu sebeple telsizlerimizi aynı kanal ve röleye ayarlamışız. Ne zaman gelecekler diye Nurdoğan’a kaç kez röle üzerinden çağrı yaptım ama ses yok. Karnımız acıktı. Ateşi yakmıştık.
Erdoğan her zamanki mahirliği ile döküm tepsiyi çıkarıp yiyecekleri üzerine dizmeğe başladı. Gelen şimdi yer , sonra gelene gene pişiriz dedik. Baktık erzak çok.
Biz etleri tepsiye dizdik ki, Mesut ve Nurdoğanın araçları yolun başından göründü. Sürpriz olarak Nurdoğan Subaru almak isteyen bir arkadaşını , Mesut hocam ise [mention]adm6671 [/mention] Seyit beyi getirmiş. Seyit bey hastalandığından katılmak istemiyordu ama mangal ve semaverin çağrısına dayanamış. Etler pişerken yemeğe de başladık.
Semaverde çay demlendi.
Yemek ve çay faslı bitince grubun gençleri birbirine gaz vermeğe başladı. Ortam müsait, herkes arabasının limitlerini görmek istiyor. Bu kısım biraz uzun. Aşağıya videosunu ekliyorum. Burada Nurdoğan hocama ayrıca teşekkür etmek istiyorum, kendisi büyük fedakarlık yaparak nasıl rampa tırmanılmaz temalı konuyu detayları ile arkadaşlara gösterdi.
https://youtu.be/AP-0AihVr_A
Daha sonra Alper’in gelmesi ile ekip tamamlandı.
Akşam 9’a kadar çayımızı içtik muhabbetimizi ettik. Ateşin başında o kadar hissetmedik belki ama saat 8’de bile yağan çiğ düştüğü yerde buz olmuştu. 9 sonrası arabalarımıza atlayıp evlerimize direksiyon kırdık. Daha detay var, o kısımları olaylara yakınen şahit olan arkadaşlar anlatsa daha güzel olur.
Okuduğunuz için teşekkür ederim.
Tapatalk kullanarak iPhone aracılığıyla gönderildi
Yabanda geceleme etkinliğine ilkin İnönü yaylasında başladığımdan, oranın yeri benim açımdan ayrı. Başiskele sırtlarından bol manzaralı tatlı bir tırmanışla gidildiğinden, yol boyu direksiyon sallamak da zevkli.
Bu sene yeniden İnönü yaylasında gecelemek istiyorum. Kendi aramızdaki gruba yazdığımda [mention]Erdoğan Eroğlu [/mention] bey geceleme konusunda varım dedi. [mention]Nurdoğan Kuzu [/mention] bey, ben gece kalamam ama semaverde çaya varım dedi. [mention]muallim54 [/mention] Mesut bey de ben de kısmetse gelirim dedi. Daha sonradan [mention]Şobel [/mention] Alper bey abi bende geliyorum dedi. Fikir demlendikçe katılımcı sayısı arttı. Cumartesi olsun dedik.
Hafta içi hava raporları Cumartesi için umut veren tahminler yapıyordu. Cumadan arabayı ertesi gün sabah erkenden çıkacak şekilde hazırladım.
Gecenin soğuğunda sıcak su dolu termofor, uyku tulumun içini fırın gibi yapmağa yetiyor.
Erdoğan bey, arayıp beraber çıkabiliriz dedi. O mesaiden çıkıp gelecekti. O zaman öğlene doğru buluşup Başiskele üzerinden gidelim dedik. Nurdoğan ve Mesut beyler yaylaya Pamukova üzerinden geleceklerdi. Onlar ancak 13 gibi buluşacaklar, Alper ise Körfez pistinde koşulan ralli sonrası yola çıkabilecekti. Onun gelmesi 5-6’yı bulurdu. Aramızda illa şu olsun, onu yerim bunu yemem diyen yok, zaten herkes yemeğini hem kendisine hem de ikram etmeğe yetecek kadar getirdiğinden canımız neyi çekerse alıp yola çıkıyoruz. Geçen sene ilk kez böyle bir tecrübe yaşadığımdan, gittiğim yer nasılsa orman, oralardan topladığım odunla yemeği pişirim zannetme gafletine düştüm. Evet orada odun var, ama hepsi yaş. Yaş odunu tutuşturmak bir dert, dumanı ayrı dert. Bu sefer yanıma iki çuval kuru odun aldım. Ne olur ne olmaz diye odun testeresini de aldım. Gece uzun belki odun yetmezdi. Biz böyle plan yaptık ama, Cumartesi hava raporlarının verdiği tahmini değerlere göre gece -8 varan bir soğuk olacaktı. Hal böyle olunca geceleme fikrini iptal edip, akşam hep beraber dönmeğe karar verdik.
Erdoğan bey gelince yola çıktık. Havada yakmayan bir güneş, üşütmeyen bir rüzgar var.
Başiskele sırtları böyle.
Saat 12:30 gibi yaylaya vardık. Yol boyunca yolun her iki tarafında kesilip toplanmak için bırakılan kütükler vardı. Benim geçen sene gecelediğim çeşme başı o
iri tomrukların istiflendiği yere dönmüş, daha da tuhafı bir servis otobüsü oraya park etmişti. Yol boyunca ilerleyip güzel bir alan bulalım dedik. Cumartesinin bereketi mi nedir bu mevsimde yayla, bizim Başiskele sahilinden kalabalık . Neyse bir yer bulup park ettik. Dışarda rüzgar var. Bu rüzgar adamı üşütmekte. Tente açalım, rüzgardan korunalım dedik amma muhtemelen benim işi bilmememden, küçük bir ihtimal rüzgarın şiddetinden tenteyi etkili bir şekilde kuramadım. Bizde rüzgara siper olacak şekilde arabaları park edip eşyaları boşalttık.
Yolun karşısında çadır kurmuş birileri vardı. Gecelemişler. Söylediklerine göre sabah her yer buzu andıran kırağı imiş. Neyse Nurdoğan ve Mesut’u bekleyelim dedik. Geciktiler gibi, bulunduğumuz yerden telefon çekmiyor. Bu sebeple telsizlerimizi aynı kanal ve röleye ayarlamışız. Ne zaman gelecekler diye Nurdoğan’a kaç kez röle üzerinden çağrı yaptım ama ses yok. Karnımız acıktı. Ateşi yakmıştık.
Erdoğan her zamanki mahirliği ile döküm tepsiyi çıkarıp yiyecekleri üzerine dizmeğe başladı. Gelen şimdi yer , sonra gelene gene pişiriz dedik. Baktık erzak çok.
Biz etleri tepsiye dizdik ki, Mesut ve Nurdoğanın araçları yolun başından göründü. Sürpriz olarak Nurdoğan Subaru almak isteyen bir arkadaşını , Mesut hocam ise [mention]adm6671 [/mention] Seyit beyi getirmiş. Seyit bey hastalandığından katılmak istemiyordu ama mangal ve semaverin çağrısına dayanamış. Etler pişerken yemeğe de başladık.
Semaverde çay demlendi.
Yemek ve çay faslı bitince grubun gençleri birbirine gaz vermeğe başladı. Ortam müsait, herkes arabasının limitlerini görmek istiyor. Bu kısım biraz uzun. Aşağıya videosunu ekliyorum. Burada Nurdoğan hocama ayrıca teşekkür etmek istiyorum, kendisi büyük fedakarlık yaparak nasıl rampa tırmanılmaz temalı konuyu detayları ile arkadaşlara gösterdi.
https://youtu.be/AP-0AihVr_A
Daha sonra Alper’in gelmesi ile ekip tamamlandı.
Akşam 9’a kadar çayımızı içtik muhabbetimizi ettik. Ateşin başında o kadar hissetmedik belki ama saat 8’de bile yağan çiğ düştüğü yerde buz olmuştu. 9 sonrası arabalarımıza atlayıp evlerimize direksiyon kırdık. Daha detay var, o kısımları olaylara yakınen şahit olan arkadaşlar anlatsa daha güzel olur.
Okuduğunuz için teşekkür ederim.
Tapatalk kullanarak iPhone aracılığıyla gönderildi