@M.Ertug B Allah kaza bela göstermesin inşallah, güzel günlerde ağız tadıyla kullanın. Gördüğüm en güzel makyajsız sedan legacy maşallah maşallah. Okudukça anılar depreşti vallahi. Legacy başka araba hakikaten. Hele o cam açıkken kapı açıp kapatma kısmında içimin olmayan yağları eridi(azıcık sıskayımda), hele yazın çok havalı oluyor, millet bi değişik bakıyor Allah nasip ederde bir H6 olmadı sw legacy alırım. Hayırlı olsun tekrardan...
(20-01-2022, Saat: 21:40)Chemaster demiş ki: Güzel günlerde kullanın.
Sent from my iPad using Tapatalk Güzel günlerde kullanın.
Sent from my iPad using Tapatalk Güzel günlerde kullanın.
Sent from my iPad using Tapatalk Güzel günlerde kullanın.
Sent from my iPad using Tapatalk
Sağolun, çok teşekkür ederim. Gelelim pek sevdiğimiz Legacy’mizin Kasım 16’dan bugüne dek yapılan masraf, bakım, revizyon, tamir ve aksesuar aktivitelerine. Özellikle ikinci el araç almayı düşünenlere, Subaru isteyenlere de bir açıdan fikir verebilir. Beklenmedik bir anda mecburen ortaya çıkan bir tadilat zorunluluğu Sonbahar’ın sonuna doğru başgösterince; hem bagajının yetmemesi, hem doğan nakit ihtiyacı ve hem de diğer bazı eksileri nedeniyle 2019 Eylül sonunda aldığımız, Subaru Bayraktar’ın kendi aracı olarak kullanılan (2018 model) facelift XV’mizi satma kararı almıştık. Baştan tekrar belirteyim, XV “Panda”mız, Comfort yani boş değil bomboş paket olarak geçiyordu. Kararan dikiz aynası, cruise control, speed limiter, sunroof, deri döşeme, eye sight, x mode, elektrikli olarak kapatılabilen yan aynalar, arka orta kol dayama başta olmak üzere, aklınıza gelirse yoktu ? Ancak ön koltuk ısıtmalar vardı. (Bir de VDC tuşu ?) Ancak şikayetçi miydik? Aslına bakarsanız yıllarca yolu gözlenip de ulaşması meşakkatli olan bir hedef gibiydi kendisi, asla şikayetçi değildik. O kadar memnuniyet yarattı ki beraberliğimiz süresince... Tek şaşkınlığımı gizleyemediğim nokta, bir süre yüksek hızda gidince yaktığı Şanzıman Yağı ışığı oldu; iki kez. Buna hala daha şaşırıyorum ve keşke en az 1,8 motorlu (Ya da 1,6 DIT) ama en iyisi 2,5 motorlu hali ile tanışmış olsaydık diyorum. Var bir hayalimiz. Piyango çıkmadı, almadım da kaç yıldır; ama birgün çıkarsa 2,5 motorlusunu getirteceğim. 7,5 saniye, 182 beygir daha ne olsun? İlgili link aşağıda: Link: https://www.caranddriver.com/reviews/a34...e-numbers/ Aslında her ne kadar Panda’nın motoru bezgin ya da biraz hantal yapıda gelse, bagajı yetmese de; eşimi ve beni kapı içinde yer alan, göçmeye / kopmaya karşı koruma menteşeleri başta olmak üzere sunduğu muazzam standart güvenlik donanımları (Birçok hava yastığı, özellikle hızlandıkça adeta kedigillerden bir canlı gibi yere yapışarak yol alması, virajlardaki sansasyonel yol tutuşu (Evet, tam anlamı ile sansasyonel! Uygun bir tanım), kabin içi ferahlığı (Diz, baş, arka, ön bu segmente göre harikulade genişlik), sürücü ya da yolcu koltuğu farketmeksizin muhteşem dış görüş açıları ve görüş genişliği (A, B sütunlarının eşsiz açıları); ıslak, yarı ıslak, kar, buz, çamur, kum, çakıl, yumuşak kum, vıcık çamur, ıslak çimen, kumsal, kısacası hava şartlarının zeminde yarattığı etkilerden bağımsız şekilde her tür zeminde izinden kopmadan güven veren şekilde ve tereddüt hissetmeden / hissettirmeden ilerlemesi, Bayraktar (Bay-tur) başta olmak üzere gittiğimiz, irtibat kurduğumuz tüm yetkili servislerde (Başta Cadde olmak üzere, Asal ve Doğanlar’a da ayrıca teşekkürlerimi iletmek istiyorum) her zaman için “Müşteri velinimetimizdir” sloganını oldukça selektif ve elegant bir şekilde / kusursuzca hissetmemizi sağlamaları gibi nedenlerle marka olarak kendine bağlamış durumdaydı. Gençliğinde TV’de curling, kayak ve kızak çeşitleri gibi sporların yanısıra iflah olmaz bir tutku ile motorsporlarını izlemeyi başköşeye yerleştirmiş ve ralli vb takip eden biri olarak, 93’lerden itibaren Colin Mcrae ve 555’in yeri bambaşkaydı. 94 – 95 yıllarında, 20’li yaşlara yeni girdiğimde, geceleri uyumadan önce, yıllar boyu (1979’dan beri) yaz mevsimlerinde tatil için gide gele viraj eğimlerini ezberlediğim ıstanbul Feneryolu – Balıkesir Burhaniye arasında kullanarak uykuya dalardım. Özellikle Balıkesir’i geçtikten sonra tek gidiş tek geliş dağa tırmanış, hele kamyon arkasına takılırsanız saatler sürebilen bir yolculuğa dönebilirdi. Ancak el değmemiş çam ormanlarının kokusu, biraz daha sabredince Havran’a doğru inerken Edremit Körfezi’nin yukarıdan görünümü mest ederdi beni... Velhasıl genelde yazlığa ulaşamadan vututuuuu seslerini hayal ederek uyuyakalırdım.
Yıllar geçti, bugünlere geldik. Mecburi olarak bagajı büyütme, motoru da büyütme, eh servis bakımlı da olsun, km’si de yükselmesin, hem şoför mahalli hem 50 kuruş olsun (Pek mümkün olmaya ticari yaklaşım ?) derken (Subaru Center) ilanda gördüğümüz ilk sahibinden, 136 bin km ve 16 yıllık (Aynı) yetkili servis bakımlı aracımızı, 2005 Legacy’mizi aldık. Yetkili servisten bakımlı diye aldık, evet kazası (Birkaç sürtme dışında) yok. Tek kişi kullanmış, başka birkaç aracı daha varmış sahibinin. İçi dışı temiz. Buraya kadar herşey güzel. Biz de yetkili servis çizgisini bozmak istemedik. Önce full bakım için aldıktan 3 gün sonra servise verdim. Hem acil olan hem de olmayan ne gerekli ise değiştirelim dedim. Değişmesi uygun görülen ve istediklerim ile liste şu şekilde oluştu:
Şanzıman yağı, rot ayarı, pompa bakım ayarı, radyatör üst hortum, radyatör alt hortum, kelepçe, v kayışı, salıncak burcu, şanzıman kulakçıkları, direksiyon bağlantı lastiği, conta egzostvar g-96, conta orta susturucu, cıvata egzost, askı rotu ön, ön viraj demir lastikleri, askı demir ark. b-99, viraj demir lastiği, fren balatası (ön), diferansiyel yağı 75w / 90 (dökümden yanlış anlamadıysam 3 litre yazıyor), otomatik şanzıman yağı (Bunda da yanlış anlamadıysam 5 lt yazıyor), karter tapa pulu, antifiriz, hava filtresi, mekanik bakım onarım işçiliği, torna işçiliği (Direksiyon pompası bu madde. Oringlerin revizyona girmesi), pompa bakım ayar (Direksiyon pompası).
Daha sonra halojen standart ampüller yetmedi, led taktım. Ayrıca ön park ve arka parklara da t10 tabir edilenlerden ledlerden taktım (bunları kendim taktım). Lakin 1 hafta dolmadan hem ön hem arka parklar, 4’ü birden söndü. Ledler şase yapmış (Kısa devre). Far sinyal kolunu yakmış. Elektrik vb devreler elden geçti, yeni kol takıldı. Bu arada parklar için götürdüğümde radyatörün de (Muhtemelen o sabah) patladığı ortaya çıktı (Hararet yapmadan servise ulaştık, göstergede sıradışı bir durum yoktu) Hem elektrik tesisatı elden geçti, kontrol edildi, hem radyatör değişti (Kale marka tercih ettim, o bile pahalı geldi biraz açıkçası). Elbette aslan besleniyorsa yemini eksik etmeyeceğiz ancak beklenmedik zamanda da acıkır mıymış? Valla aslan olarak kabul edilirse, biraz da yaşın getirisi olarak sanırım, zamansız acıkma gibi beklenmeyen davranışlar sergileyebiliyormuş “olgun aslan”lar ? Midesi mi yanıyor nedir, anlamadık ? Neyse, Allah çözümsüz dert vermesin, gördüğümüzden geri koymasın derdi aile büyüklerim. Yaş geçtikçe daha iyi anlıyorum büyüklerimizi... Bu arada, ön iki cam filmsizdi. Önlere de yine yetkili serviste film taktık. 10 gün sonra arka sol film atmaya başladı; bu sefer sol arkayı bir arkadaşımdaki sıcak hava makinesi yardımı ile biz kapladık (Zor ama imkansız değil) Bir daha açılmaya başladı, açılmayı farkettiğim anda ucundan biraz maket bıçağı ile kestim. Atma kesildi (Direksiz olduğu için özellikle arkalar çıtalara takılıyor) Bu arada ön iki aynaya bir farklılık yapayım dedim, folyo_max; Bostancı Sanayi’de. Orada iki aynayı piano black siyah kaplattım, ayrıca arkaya da spoiler denmez ama (Bizim arabaya biraz uzun geldiği için ucundan kestiler) hafif yamuk da olsa dil (Lips) tabir edilen yeni cins ince spoiler koyduk (Bundaki çok hafif yamukluk müthiş rahatsız ediyor ya neyse artık, biraz bekleyeceğiz) Lastikleri aldığımızda kışa çevirmiştim (Yazlar lastikçide duruyor) Bu arada, hesapta Mudurnu’ya gidecektik. Uzun yolda ben de hanım da kızım da müzik dinlemeyi çok seviyoruz. Benim arşiv biraz detaylı, Dede Efendi’den Zeki Müren’e, Müzeyyen Senar’dan her tür rock, metal, bazı jazz, r&b artistlerine, klasik müzik, elektronik, downtempo, lounge,chill out, blues vb diye çok geniş perspektifte. Yani arabada klima olmasın ama o teyp lütfen bluetooth ile çalışsın (Power FM app, Spotify, nedenleri ile) Önceki sahibi tarafından arka kapı içlerine, önlere sanıyorum Focal takılmış (Ayrıca bir de amfi mevcut) Temiz sese önem versem de, kendim yaptırmayınca markaları pek aklımda tutamıyorum. Bununla birlikte bas cılız olduğu için mecburen ek bir bas bir de basa özel amfi eklendi, mecburuz; o temiz ses o arabadan gelecek (Not: Müzik ya da ruh durumum ne olursa olsun, şehiriçinde dışarıdan duyulacak şekilde ses açmak bana göre çok ayıp. Sadece şehirlerarası yolda / E-5’te yüksek seste müzik dinlemek hoşuma gidiyor; meskun mahal dışında yani) Aradım taradım, yine Bostancı’da bir abi buldum (Muharrem usta, Rem elektronik). Bir bluetooth modülünü teybin arkasında CD’ye bağladı, CD’ye çiziksiz bir CD taktık, şimdi ne zaman CD’ye geçsem telefondan istediğim müziği dinleyebiliyorum. Önce hanım, sonraki hafta da ben Covid olduk, Mudurnu’ya gidemedik. Sağlık olsun, ne diyelim, her işte bir hayır vardır desem de, epey üzüldüm gidememeye, forumla tekrar bir görüşmede yer alıp açy içip sohbet edememeye (Ben o piste bu aracımız ile giremezdim, içim elvermezdi, ancak yayla rotasını doğrusu özlemle bekliyordum ? ) Mudurnu öncesi (Ocak ortası) özellikle ve öncelikle sola, ardından da sağa dönüşlerde metal yapraklarının sürtme sesi gelmeye başladı. Haydaaaa, servis bakımlıydı yav bu araba??? Neyse biraz araştırdım ki, Kasım’da aks körüğünü de değiştirmiştik, meğer körük yırtıldığı zaman (Zamana bağlı olarak) içine toz,yağmur suyu vb girmesi ile aksların hali pek bir şenlikli oluyormuş. Tabii yine yetkili servise gittim (Takıntılıyız ya...) İç aksın tanesi 8,5 bin, hem iç hem dış olursa (Takım olarak) sol 13,6 bin sağ da aynı fiyat. Ben takım olarak düşünüyorum elbette, bu şartlarda 27 bin + işçilik vb rahat 30 diyelim... Zaten şu ana kadar beklenmedik kalemler çıktı karşımıza, hepsini hallettik; moda tabir ile “Bitmiyordu” (Gözlerinden yaşlar fışkıran kahkaha emojisi... Ama o yaşlar gözyaşı da olabilir arada ?) Yahu arabayı kaça aldık ki zaten ön aks (sağ + sol) takımı 25 30 bin olsun? AHAHHASAA Istanbul’da birkaç (Özel servis) yeri aradım, maalesef arada korkunç bir fark var, kimse de satmakta olduğu malın arkasında durmuyor (Aks bu, belli olmaz, 1 ay 3 ay 6 ay içinde ses gelebilir, yapacak birşey yok; civarında cümleler sarfediliyor satanlar tarafından) Emin olmak için Asal’a da gittim, herkes aynı şeyi söylüyor; net, akslar... Yetkili servisteki fiyatı duyunca Raci usta ve Arıcan var aklımda elbette. Diğer aradığım yerlerden doyurucu bilgi alamadığımı düşündüm bir yandan da. Hem Mehmet başkan ile görüştüm (Sağolsun her daim verdiği yanıtlar gerçekten bizlere çok yardımcı oluyor; çok!), WhatsApp grubumuza (Kocaeli) yazdım, sağolsunlar üşenmedi arkadaşlarımız, Arıcan’dan alınan aksın uzunca bir süredir sıkıntısız olarak hizmet verdiğini belirttiler (Nurdoğan hocam sizin miydi, yanlış mı anımsıyorum?) Telefon açtım, Ömer Bey ile de Raci Ustam ile de görüştüm, hastalık nedeniyle iki kez erteledim, gidemedim. Hastalığı filan bertaraf edince geçen Cuma akşamı yola çıktım (Tabi eski hastalıki o araç çamurlu yola çı ka maz! Yola çıkışın hemen öncesinde iş yorgunluğu filan yokmuş gibi bir de cila yaptım, iyi oldu) Saat 7 Kızıltoprak, Kadıköy hareket. Kızıltıoprak BP (Kendi istasyonu, güleryüzlü personeli bir tanedir. İstasyon çalışanlarına, başta Birol abi olmak üzere buradan selam) depoyu fulledik (810 TL; litre fiyatı 15 TL civarı o sırada) Google sağolsun her zaman olduğu gibi yine hangisi pahalıysa oraya gönderiyor ? Olsun, sıkışık trafikte (Pendik, Gebze, vb) kalmak daha büyük yorgunluğa yol açacak, üstelik hava kararıyor; riske gerek yok. Kuzey Marmara üstünden Sakarya, Tem’e çıkınca (Akyazı’’ya gelirken Bursa grubu ile karşılaştığımız) mola yerinde kısa bir mola, devam. Düzce’ye yaklaşırken, otobanın o güzel düzlüğünde çok da hız sınırını aşmamaya çalışıyorum. Uzun ve düz / iyi asfaltta kullanmak gerçekten harikulade bir duygu. Bir ara arkamda far dizaynından anladığım kadarıyla bir Peugeot Suv (2008 mi 3008 mi tam anlayamıyorum onları) Tamam abicim, ablacım, arabayı yeni almışsın anlıyorum; çok da para verdiniz, ama sağda önde araç var, tam önümde de araç var, neden sıkıştırıyorsun? (Bu arada bunlar da sanırım 130 beygir 7-8 vites filan ama 1,3 motor kendini biraz sonra belli edecek, daha doğrusu edemeyecek) Önüm açılıyor, ara hızlanma bu cüsseye göre gayet iyi (limit yükseltiyoruz), yolda gidiş açısından iştahlı görünen Peugeot beklenmedik şekilde geride kalıyor, ya da Legacy’den mi o hızlanma dürtüsünü / yetisini beklemiyordum? Sanırım ikincisi. 2005’ten beri ikibin motor araç kullanmaya kullanmaya biraz unutmuşum nasıl bir yetisi olabileceğini. Xv’de gözlemlediğim viraj ve hız limitlerinin üst sınırlarına yakın durumda iken ani şekilde çukurlardan kaçabilme yetisi bu araçta iki tık daha fazla. Bu normal, çünkü altı (Ağırlık merkezi yaklaşık 7 cm kadar daha düşük)
Elbette diğer Subaru’lar çok güzel, parmak ısırtan modeller var ancak bir evde ikinci araç olarak aynı marka aynı model alınır mı, bu aracı tanıyana kadar öyle şey olur mu diye düşünürdüm; hele bir de 3,0 H6 olsa işte o zaman dünyam değişirdi sanırım.
Bolu Dağı’na (Rampa yukarı) çıkarken, yıllardır ilk kez motor bağırtısı olmadan istenilen ivme ile çıkabilmek; işte bu paha biçilemez. İkibin motor benzinlinin tadı ve farkının ortaya çıktığı noktalardan biri.
Karlı zemin irtifasına geliyoruz. Bolu Tüneli’nde çok hızlı gidebiliyorlar, özellikle araç rengi koyulaştıkça kaza yapacağına inanç azalıyor mu nedir? ? Şaka bir yana. Vahim boyutta tehlikeli aslında... İşin ucunda yanarak ya da metal yığını içinde ezilerek ölmek bile var ama neyse, evlerden ırak diyelim. Dağdan inişe geçiyoruz. Tatlı virajlar, zemin ıslaktan donmaya doğru az da farklılaşabiliyor. İnişteki virajlarda aracın yatmaması ve yol birleşim noktalarında tatlı yaylanması hoşuma gitti.
Ankara’ya yaklaşırken, varış noktasına 1 saat kala, gece 11:30; ekranda hava sıcaklığı -4 dereceye kadar düşmüş durumda. Asfaltta beyaz sert tabaka mevcut yer yer. Ancak bazı araçlar, özellikle virajları ve yol durumunu eskiden beri bildikleri için sanırım, oldukça hızlı gidebiliyorlar. Açıkçası 4 çeker de olsa, viraj eğimlerini ve yol durumunu (Çukur, ıslaklık, vb) hiç bilmediğim için 80 - 90 civarında gitmeyi tercih ediyorum. Özellikle otobanın son kısmında beni oldukça hızlı biçimde geçen bir adet Passat, bir Civic ve bir Land R. Discovery 3 gişeler sonrasında trafik ekipleri tarafından sağa çekilmiş durumda; çevirmeye girmişler. (Gişelerden 1 ya da 2 km önce, iki şerit ortasında ışıkları açık biçimde Istanbul yönünde duran bir Jandarma minibüsünün üzerindeki teçhizat gece radarı olarak mı görev yapıyordu? Ya da o araç Jandarma Trafik’e mi aitti, doğrusu yola dikkat etmekten göremedim tam olarak. Ancak iki şerit ortasında ışıkları bu araç da ne böyle, diye şaşırdım) Gece 12:40 gibi varış noktasındayız. Saat 3’e kadar heyecandan uyuyamadım. Akslardan sonra planda artık en az birkaç ay değişecek bir parça olmamasını umuyorum.
Sabah 7:30’da kalkış ve kahvaltı. Saat 8:30’da yol çıktım. Ankara’nın giriş kısmından itibaren 90’ların sonuna göre değişen çehresi bir yana, Çankaya ise yıllar öncesinde hatırladığım gibi; çok beğendiğim bir semt olarak duruyor. Yeşillik, ağaçlar, düşük katlı yapılaşma... Çok güzel.
Cuma gecesi ve Cumartesi sabahı az trafikli ortamdaki gözlemime göre, Istanbul’dakinden çok daha sakin kullanılıyor araçlar. Elbette burada da trafik kuralı bilmeden kullanan var ama genel itibariyle daha sabırlı gibi sanki Ankaralı sürücüler.
Arıcan’a geliyoruz. Büyük Ömer Bey, Küçük Ömer Bey, Raci Usta, Forum Kurucumuz Mehmet Başkan. Herkes kırk yıldır beni tanıyormuş gibi karşılıyor. Aks değişti. Çok şükür, hem emin eller hem de makul fiyat. Her ne kadar bugüne kadar çözümsüz ya da kronikleşmiş bir arıza ile karşılaşmamış olsak da, Yetkili Servis bakımlı da olsa, metal yorgunluğu ve özellikle son dönemle birlikte yükselişe geçecek fiyatları hesaba katmamıştık. Özellikle aldıktan 1 ay sonraki kur hareketleri her alanda olduğu gibi araç parça fiyatlarında da inanılmaz bir farklılığa yol açmış durumda (2017’de 46 TL olan Sonax Brilliant Shine şu anda 130 TL civarında -5/10 TL farklılaşabilir- yanlış anımsamıyorsam)
Arka diferansiyelden de yağ püskürmüş, o yağı da değiştiriyor sayın Raci Üstadımız (Kötü yağ, ısınma sonucu köpürüp kendini bırakabiliyormuş. Aslında serviste Motul kullandıklarını sonradan teyit ettim. Neyse, işin üstadı aracın başında iken fazla soru ile bunaltmayı sevmiyorum, yağı değiştiriyor Raci Ustamız, sağolsun; keçe / tıpa ne gerekirse o halletmiştir diye bir süre araçla ilgili strese girmemeye kararlıyım) Bu arada tabii Raci Usta ve Mehmet Başkan ile bir tur da atıyoruz. Önümüzdeki 4-6 aylık süreçte sırada tork konvektörü geliyor, umarım en az bir yıl kadar yüklü ya da yüksüz masraf yaşamayız artık. Bu arada bir de orta susturucu içindeki elyafların dağılması sözkonusuydu. Raci Usta, sen işi O’na bırak, dediği bir başka üstada gidiyoruz, As Egzos, Haşim Usta. Az konuşan, sessiz, ağırbaşlı ve Subaru’yu bilen / kullanmış olan bir ustamız. Az ama öz konuşuyoruz, Maslak İskender Usta’yı duydun mu diye soruyor. (Istanbul’da) Arabayla orta hallice diyeyim, ilgilenen birinin duymaması neredeyse imkansız. Kendisinin işçiliğinden bahsediyor methederek. Ancak yaptığı işlere, bilgisine, işe bakışına, anlattıklarına ve borularda yapmakta olduğu ince kaynak rötuşlara bakınca kendisinin de İskender Usta’dan aşağı kalır yanı olmadığını düşünüyorum. Orta susturucuyu değiştiriyoruz, yıllarıdr bir isteğim de hafif bir homurtudur. Onun için de uygun bir son susturucu, 3 saate yaklaşan titiz işçilik sonucu ilk anahtarı çevirdiklerinde kulaklarımda duyduğum o ses... Tüm yorgunluğum gidiveriyor. Aslında aramızda turbolu modelleri kullananlar için pek bir şey ifade etmese de, yıllardır 90 – 115 beygir aralığında, 1.2 - 1.4 - 1.6 atmosferik motorlar kullanmış biri olarak benim için “evde, yüreğimde bayram havası” hakim... Müthiş bir işçilik, dipten gelen bir homurtu, alt devirlerde homurdanan motor yüksek devirlerde homurtuyu biraz daha diyaframdan bağıran opera sanatçısı kıvamına getiriyor. Meskun mahalde asla rahatsız edecek bir ses değil ama bu. Zaten mahalle arasında bisiklete biner gibi otomobil kullandığım için problem yok.
Dönüyorum Arıcan’a. Salim’le de rastlaşıyoruz, daha dün görüşmüşüz gibi muhabbet ediyoruz, aile hissiyatı bu işte. Hem özlüyoruz, hem de muhabbete kaldığımız yerden devam... Arıcan’da 2 genç (Abi, kardeş) var, sanıyorum 98 gri bir Impreza yaptırıyorlar, onlarla da sohbet, muhabbet. Araç çok güzel oluyor, Allah nazarlardan saklasın; keyifle binerler umarım. Bahçede 2 ayrı Legacy var, siyah; biri H6. Yanıyorlar maşallah. Beyaz (XV), gri (Şimdiki Legacy) güzel ama siyah araç ne olursa olsun çok daha güzel. Hele ki Legacy’de daha bir şişman ve oturaklı görünüyor kasa sanki. Bakalım belki ikinciyi alabilirsek onu siyah kaplama filan... Amaaaan, neyse, önce eldekine şükredip tadını çıkartma zamanı.
Mehmet Başkan, yemek vaktinin geldiğini belirterek “Yemek yiyelim, gitme” diyor. İyi de, akslar tamam, egzos orta susturucu ve hele hele son susturucu da damak tadımıza (Ya da kulak mı demeliydim ) layık şekilde tamam, diferansiyel yağı vb tamam; şimdi sırada o sesi dinlemek var.
Üzülerek yemeğe kalamıyorum, ve dönüş yolunda çoğunlukla müziği bile açmadan egzosu dinleye dinleye geliyorum. Sakarya’ya kadar iyi hoş; sonrasında Cumartesi akşam trafiğine girmemek için (Sakin olur diye) Kuzey Marmara Yolu’na yöneliyorum. İlk 30 km sıkıntı yok, hava karardı; hafif rampa çıkmaya başladık, Cruise control’a alıyorum (110 km/h), zemin kuru, görüş açık. İlk tünele yaklaşırken Hız Sabitleme kendini yanıp sönerek devre dışı bırakıyor. Haydaaa... Biraz kurcalıyorum kolu filan, nafile. Neyse Cruise’suz gideriz artık, vardır elbet bir çaresi. Biraz daha gidiyorum, ilk tünele girdim, hooop motor arıza ışığı yandı; haydi bakalım.... Sakin olur diye girdik, emniyet şeridinin bile olmadığı tünelde iyice yavaşladım, tır korkunç hızla geçiyor yanımdan, bu protein eksikliği çeken zat’ı muhterem kıyılmış ton balığına çevirse beni kimbilir haberimi kaç gün sonra alır evdekiler diye aklımdan geçiriyorum, öyle ıssız. Neyse 2 tünel arası viyadükte cep var, cebe sokuluyorum. Mehmet Başkan ve Raci Usta ile görüşme, içime su serpiliyor ama son 140 km’yi 90’ı geçmeden bitiriyorum (Sabit 90 çok sıkıcıymış) Bu arada gidiş 451 km, 8.9 litre ortalama ile mola hariç 3 saat 50 - 4 saat civarında, dönüş ise 455 km, mola hariç 5 saat 5 saat 15 dk civarında (8.2 lt ortalama) Her iki kullanımda da yakıt tutumluluğuna yönelik bir kullanım tarzı benimsenmediğini ifade etmek isterim. Neyse geldik eve. 3 gün kadar motor arıza lambası yanık şekilde kullanıyoruz, sonra servise (Aralık ortası Japonya’ya sipariş verdirtip, bir türlü taktırmaya fırsat bulamadığım) direksiyon pompa hortumunu da taktırmak üzere gidiyoruz. Katalitik konvektör arızası nedeniyle motor arıza lambası yanıyormuş. (P0420) Bu arada bu katalitik nanenin orijinali istenirse 63 bin TL civarında bir tutar söylendi; Forester’a bir beyefendi benden bir gün önce taktırmış. (63 ya da 68 gibi birşey söylediler, vallahi küsurat diyeceğim birler basamağında ne söylediklerini anlayamadım “altmış”ı duyunca ?) Ancak farklı çözümlerin de olduğunu belirtip içimi rahatlattılar. Detayları bilahare verebilirim. Her neyse, hem pompa hortumunu değiştiriyoruz bu son bakımla, hem de katalitiği söküp, uzun bir kutu spreyi bitirerek temizliyorlar. Şu anda motor arıza yanmıyor, akslar yağ gibi, araç tam istediğimiz kıvamda. Eşim ikinci araç alınırsa ya da bunu değiştirirsek mutlaka Subaru’dan yana tercih kullanacağını belirtiyor akşam konuştuğumda. Aslında 3 ayda toplam 7 8 kez servise gidip, birçoğu ıvır zıvır da olsa -hemen hemen hepsi yıllara bağlı- parça değişimine rağmen toz kondurmaması ilginç tabii. Ancak ikinci el alırken şunları da unutmamak gerekiyor:
Yıllara bağlı yaşlanma, metal vb parça yorgunluğu,
Kullanıcının (Müşteri) “Nasıl olsa satacağım” ya da “Bu iş bu paraya yapılmaz, çok para” vb nedenlerle elzem / mecburi olmayan parçaların değişiminde imtina etmesi / çekingenlik göstermesi, hatta bazen bunları bile değiştirmekten kaçınması,
Bugünlerde daha hissedilir şekilde, döviz kurundan güzelce etkilenmiş birer masraf kalemi olarak karşımıza çıkabiliyor.
Çevremde alınan ve maddi manevi üzüntüye yol açan bazı ikinci el araçları gördükçe bendeki aracın birinci maddeden çokca etkilenmiş olduğunu görmekteyim.
Açıkçası herşeye rağmen, Nuri hocamın da dediği gibi, hayat bazen cilvesini oynayacak ki kendimize gelelim. Kendime şunu sordum özellikle Ankara’dan gelirken, Düzce Sakarya düzlüğünde;
şu anda 12 14 hafta önceye dönsek, tüm bu yorgunlukları izletseler, neredeyse sıfır kondüsyondaki Comfort XV’yi (65bin km, önceki kasa) satıp yine bu aracı alır mıydın? Doğrusu, aslında kenarda araba için fazladan çok bir bütçe olmamasına rağmen ve bazen bütçesel olarak yorgunluk hissetmiş olsam da, bu güvenlik, bu sürüş duygusu için, ayrıca bu Forum ve bana kattıkları için gözümü kırpmaz yine alırdım.
Zamanınızı ayırıp okuduğunuz için teşekkür eder, iyi akşamlar dilerim
Çok güzel anlatmışsın Ertuğ eline sağlık. Arabaya bence senin nazarın değiyor. Yolda arayıp araba müthiş oldu yağ gibi akıyor, durup durup eksoza bakıyorum sesi harika dedikten 5 dakika sonra katalizör arızası almak herkese nasip olmaz. Eski model arabalar ne kadar bakımlı olursa olsun ne zaman nerede ne arıza vereceği belli olmaz. Bir yandan bakım yaptırır bir yandan da başka bir parça nedeniyle arıza ile karşılaşırsin. Bu arada Temizleme ile katalizör sorununu halletmene sevindim. İlerleyen zamanda belki iptal edebiliriz.
Ertuğ bey kaleminize sağlık, çok Güzel ifade etmişsiniz yaşadıklarınızı ve düşüncelerinizi. Yaşadığınız sıkıntı için de geçmiş olsun diliyorum. Umarım çözüm kalıcı olur ve sorunsuz keyif ile binmeye devam edersiniz yakışıklıya
(20-02-2022, Saat: 20:53)nitro37 demiş ki: Çok güzel anlatmışsın Ertuğ eline sağlık. Arabaya bence senin nazarın değiyor. Yolda arayıp araba müthiş oldu yağ gibi akıyor, durup durup eksoza bakıyorum sesi harika dedikten 5 dakika sonra katalizör arızası almak herkese nasip olmaz. Eski model arabalar ne kadar bakımlı olursa olsun ne zaman nerede ne arıza vereceği belli olmaz. Bir yandan bakım yaptırır bir yandan da başka bir parça nedeniyle arıza ile karşılaşırsin. Bu arada Temizleme ile katalizör sorununu halletmene sevindim. İlerleyen zamanda belki iptal edebiliriz.
Ankara'ya gelelim de bu sefer sinirsiz, stressiz arabalara bakıp konuşalım sadece inşallah en yakın zamanda. Galiba nazar konusunda haklısın abi. Düşünmemeye çalışıyorum
Katalitik'te, Euro 6 takılmasın yönelik bir çözüm duydum, ama detayını henüz araştırmadım. Başka bir Legacy'de de benzer sorun olmuş, ancak spreyle temizlenmesi sonrası 2 yıldır bir problem olmadan kullanıyormuş sahibi. Bakalım, kısmet diyelim. Ankara'ya gelirkenki çatırtılar (Aks) ve orta susturucu sonrası dönerkenki hali ile aracın sessizliği güzeldi ama bu arada... Yani emeklerin meyvesini vermesi gibi bir his.
(20-02-2022, Saat: 21:48)snrrcp demiş ki: Ertuğ bey kaleminize sağlık, çok Güzel ifade etmişsiniz yaşadıklarınızı ve düşüncelerinizi. Yaşadığınız sıkıntı için de geçmiş olsun diliyorum. Umarım çözüm kalıcı olur ve sorunsuz keyif ile binmeye devam edersiniz yakışıklıya
Çok teşekkür ederim Soner hocam. Belli bütçelerle hareket kıstı olunca ve bir de "sevince" biraz daha etkileniyorum sanırım. (Diğer takımlı arkadaşlarımız kusuruma bakmaz umarım da, bir Beşiktaşı bir de Subaru'yu, çok sevdik be abi )
Kaleminize sağlık Ertuğ bey, insan işinde titiz olunca biraz daha yorucu bu işler. Yedek parçanın böylesi pahalanması her duyduğunda şok ediyor insanı. Fiyatların Yavaş yavaş değil, bir anda artmasıyla bizdeki psikolojik kabullenme geride kaldı. Yakın zamanlarda ağır bakım yaptırmış birisi olarak sizi çok iyi anlayabiliyorum. Tek teselli Subaruların kolay kolay mekanik arıza vermeyeceği. Parça pahalı ama yaptırınca bir daha uzun süre düşünmüyorsunuz. Ne var ki, hiç bir süre 30 bin liralık bir aks masrafını makul hale getirmez. Her ülke için geçerli bir eşik bu. Sanırım otomobil firmaları planlı eskitme taktiğini bu bazı yedek parçaların fiyatlarını aşırı yüksek tutması ile yürütüyor. Yeni araç alınca senelerce fark edilmeyen bu politika, yılını almış araçta kendini belli etmekte. Tüketici olarak benim aldığım önlem şöyle: 1) Bir şeyi kendim yapabiliyorsam kendim yapıyorum. Yağ, filtre ve fren balata değişimlerimi kendim yapıyorum. Biraz daha hesaplı oluyor ama asıl artısı daha sık yağ ve filtre değiştirebiliyorum. Bunun araca katkısının büyük olduğunu biliyorum. 2) Yetkili servisin kendisinin dışardan aldığı bir hizmeti ben de yetkili servis dışından alıyorum. Munruf camını Asal’a değiştirtiğimde film kaplama için bana 600 lira fiyat verdiler o gün. Dışarda 250 liraya yaptırdım. (Gene de yaptıracaktım ama aracın bir gün kalması gerektiğinden yaptırmadımdı. Böylece öğrenmiş oldum gerçeği. ). Aynı şey klima gazı için de oldu. Klima soğutmuyordu ve acelem vardı. Sağolsun servis yetkilisi Bulut bey beni dışardan bir klimacıya yönlendirdi. 3) Her türlü elektronik ve sensör arızasında ilk önce sigorta, daha sonra parçaya has temizleyici ile temizlemek yoluna gidiyorum. Şimdiye kadar binlerce lira kar ettim bu yöntemle. Bir çok “beyin arızası” sigorta, bir çok sensör arızası temizlikle hal oldu. Bu hepsi böyle çözülür demek değil ama inanın %80’i böyle. Bu bilgi sadece Subaru’dan değil, farklı markalarda yıllara dayanan bir gözlemle elde edilen bilgi. 4) Bozuk parça Subaru’nun olabilir ama aynı parça başka bir çok araçda kullanılabilmekte. Böylesi durumlarda “after market” denen üretici firmanın kendi adı ve parça koduyla sattığı ürünler iyi bir çözüm. Fren parçaları, sensörler Subaru markası ile istenen rakamların yarısına ya da %30 hesaplısına alınabilmekte. 5) Yetkili servise bir işçiliğine güvendiğimden ve iki özellikle bazı parçaların orada olmasından dolayı gitmek. Şimdiye kadar her türlü körük, keçe, takoz gibi yedek parçayı oradan aldım. Sağolsun İzmit Subaru yetkili servis TeknikOto bana aracımı almadan önce başlayarak hep destek oldu. Şu ana kadar bütün dışardan aldığım tamir hizmetini oradan aldım. Kaskodan sebep munrufu Asal’da yaptırdım. Sizi şahsen tanıdığımdan titizliğinizi biliyorum, aracınız da maşallah diyelim çiçek gibi. Nice nice güzel anılar biriktirirsiniz inşallah.