Nuri Bey deneyimlerinizi büyük bir heyecan ve keyif içerisinde okudum. Meslek hayatımda çokça arazide kalmışlığım, kısa ve uzun önemli yaşamışlığım var. Arazinin, doğanın, yabanın insana yaşattığı hisleri başka herhangi bir şeyle deneyimlemek mümkün değil. İnsana hayattaki varlığının yerini sorgulatır. Zorlukların yanı sıra yaşattığı keyfi tarif etmek tarif etmek ve bunu başka bir şeyle yaşamak mümkün değildir. Sizi kutluyorum, okuyarak da olsa benzer hisleri bana da yaşattığınız için teşekkür ediyorum. Selam ve saygılarımla...
Arkadaşlar okuduğunuz ve güzel yorumlarınız için çok teşekkür ederim. İlk yaban gecelememden keyif aldığım kadar hata ve eksiklikleri mi de kısmen görmüş oldum. Bundan sonraki gidilecek ilk menzil genelde Karadeniz sahili, odakta ise Kandıra olacak. Araba kamerasından görüntüleri almakta teknik sıkıntı yaşadım. O problemi çözünce o görüntüleri de paylaşacağım. Selamlar.
Tapatalk kullanarak iPhone aracılığıyla gönderildi
(09-01-2021, Saat: 11:33)M.Ertug B demiş ki: Hocam, heyecan dolu bu deneyimi çok güzel ve akıcı şekilde yazıya dökmüşsünüz. Müthiş deneyim, ancak bir o kadar da (bence) cesaret isteyen bir kamp olmuş. Tebriklerimi sunarım. İkinci videoda kullandığınız rotayı gösteren program nedir, öğrenebilir miyim?
Tapatalk kullanarak iPhone aracılığıyla gönderildi
(08-01-2021, Saat: 23:53)furtherquiterdeeper demiş ki: Nuri Hocam sanki yabanda yaşam belgeseli seyreder gibi oldum. Güzel bir macera olmuş. Bilmediğiniz yerlere yalnız gitmek cesaret ister. Yanınıza tüfek almakla akıllılık etmişsiniz. Şarjörden bahsettiğinize göre AR15 tarzı küçük kalibreli bir şey olsa gerek. Ben de tüfeklerimden birini arabada birini evde bulundururum. Dünyanın binbir türlü hali var. O yüzden arada oğlumla gider atış talimi yaparız. Ankara'da tüfek poligonu olmadığı için şehir dışında sadece Subaru'nun gidebileceği yerler bulup oralarda zırh çeliğinden özel olarak kestirdiğim gong hedefe atarız. Ankara'ya yolunuz düşerse bir planlama yaparız.
Enver bey, sizin yazdığınız tüfek koduna bakınca nokta atışı olduğunu gördüm. Benim tüfek aynı tipe sahip markası farklı. Makarov S20, 20 kalibrelik av tüfeği. İnsanı fiziki tehditlere karşı kendisini gayet emniyette hissetmesini sağlıyor. El baltası da yardımcı oluyor.
Tapatalk kullanarak iPhone aracılığıyla gönderildi
Kitap tadında okudum. Macera güzel anlatım daha güzel. Benim de işim gereği pek çok kez arazide kalmışlığım var. Ama yazdıklarınızı okuyunca şunu fark ettim, ben hiç tek başıma kalmamışım. Belki bahsettiğiniz kişilerin (ilk gelişlerin de biraz da kabaca bence) gelmesi dışında çok güzel bir deneyim olmuş. Bu bir rahatsızlık yaşattıysa belki de bir iki arkadaş olarak gitmek daha uygun olabilir. Güzel paylaşımınız için teşekkürler.
Nuri Hocam, yazınızı heyecanla okudum. güzel bir macera olmuş, videoda mağaranın girişi sık kullanılıyor gibi görünüyor. fırsat olursa forum olarak benzer bir organizasyon yapmalıyız diye düşünüyorum. Saygılar, selamlar.
Nuri hocam; yazınızı okumaktan büyük keyif aldım, sonra ne olacak diye meraklandım, bir heyecan sardı. Her insan günlük, standart ve sonu gelmez gibi gördüğümüz meşkalelerden bunalıyor, daralıyor ve haliyle ormanı, denizi ya da bir göl kenarını sıfırlanma fırsatı olarak görüyor. Gerçekten de tam bir sıfırlanma oluyor. Ben de ıssız deniz kenarında tek başıma honda civic aracımın arka koltuğunda büzüşerek 2 gece geçirmiştim, hala keyifle hatırlarım. Ailemle, arkadaşlarla çadır kampı maceralarımız da oldu ve her seferinde daha da fazla istek duyuyorum. Kamp tam bir tutku, nerede, ne şekilde olduğu pek önemli değil aslında. Sizin için güzel bir kaçamak olmuş,umarım devamını getirirsiniz.
Hocam gerçekten harikasınız, bu sene kar ve kışı yaşayamadık ama yine de bu zamanları da bu şekilde değerlendirmek harika bişey, bu davranışlarınızla insanlara örnek olarak cesaretlendirmenizde takdire şayan. Bir de dönüş yolunda Çilekli köyden çilek alıp yedin mi (zamanında) gezinin tadına doyulmaz
Yasin bey, ne güzel demişsiniz, arka koltukta büzüşerek iki gün geçirdim ama tadı hala damağımda diyerek. Durum aynen bu. Böyle sıra dışı hareketleri hayatın basınç firar noktaları gibi görüyorum. Düdüklü tencerenin buhar çıkışı gibi. Vallahi benim de tadı damağımda kaldı diyebilirim. Şimdiden Karadeniz, Kandıra sahili planları kuruyorum. Vehbi bey, Çilekli Köyü adı hususi addan umumi ada dönmüş olduğunu fark ettim. Karamürsel sırtlarından İznik’e giden ara yol yükseklerinde de Çilekli Köyü var. Ne güzel çilekler yetiştiriyorlar artık. Maalesef bu seyahatimde çilekler henüz yoktu. Ama olsaydı kesin tarlasından alırdım.
Bende bir arkadaş ile bahsettiğiniz yaylaya gitmiştim. İki başlı çeşmenin orada toplam 15 dk ancak durmuşuzdur. Daha sonra da geliş istikametimizin aksi istikametinden dönüş yaptık. Yollar çok taşlı olduğundan ben o tarz yolları hiç sevmiyorum. Toprak, çamur, kar olsa önemli değil ama o taşlı yollar çok canımı sıkıyor. Bir daha ki sefere sanırım ya çok yağmur ya da kar yağmalı gitmem için