Arkadaşlar merhabalar. Bildiğiniz gibi kısa bir süredir ogansia ürünlerini eşe dosta tanıdıklara tavsiye ediyorum. Şu an yaptığım işten çok memnunum. Forumda doktorlarda olabilir onlardan da yorumlarını beklerim.
Takviye gıdalar ilaç değildir. Bir hastalığın tedavisinde kullanılmaz. Hastalığın kaynağını yok etmek için kullanılır. Bu da tek bir hastalığa değil aklınıza gelebilecek modern tıpta tedavisi olmayan tüm hastalıkların sebebini yok eder. Şöyle ki; Diyabet'ten (şeker hastalığı) örnek verecek olursak, İnsülin, pankreastan salgılanan kandaki glikoz seviyelerini düzenleyen bir hormondur. Kanda glikoz seviyesi yükseldikçe doğru orantılı bir şekilde insülin de artar. Besinler mide tarafından sindirildikten sonra enzimler tarafından parçalanarak, şekere dönüştürülürler. Ardından kana karışan şeker, insülin hormonu tarafından dengelenir. İnsülinin temel görevi kanda aşırı glikoz birikimini önlemektir. Ne kadar glikoz o kadar insülin hormonu. Eğer vücuttaki insülin yetmezse glikozu parçalamaya şeker hastalığı ortaya çıkar ve vücut az olan insülin'i dışardan iğne veya haplarla almak zorundadır. Fazla glikoz damarların çeperine yapışır ve şeker hastalığı ortaya çıkar. Tedavisi ise çok basit yapışan glikozlari damarlardan uzaklaştırmak. Zaten damara glikoz yapisirsa şeker hastalığı, yağ yapisirsa kolesterol vs.
Dünyada yaşayan hiçbir diyabet hastası insülin iğnesi veya hapı kullanarak diyabet tedavisi olmamıştır. Sadece yaşayabilmek için o hapı veya iğneyi vurulmak zorundadır. Yoksa ölür. Tedavisi yok mu derseniz kesinlikle var. SAĞLIKLI BESLENME !!! Neden tercih edilmiyor derseniz bende anlamıyorum. Öneride bulunduğum kişiler var ama diyorlar ki biz iğne vurulmaya hap kullanmaya devam ederiz. Anlamıyorum nedendir...
Ancak artık sağlıklı beslenme diye birşey normal hayatta standart besinlerle beslenerek kalmadı. Çünkü ne yediğimizden bir fayda alıyoruz ne içtiğimizden. Yapılan araştırmalar Muzdan örnek verecek olursak 1982 yılındaki Muzdan magnezyum'un 330mg olduğunu şimdi ise 18mg'a düştüğünü göstermiştir. Bu sadece 1 örnektir ve tüm besinlerde bu böyledir.
Şimdi de gelelim hastalıkların sebebine.Hastalıklar hastalığın ne olduğu farketmeksizin genel olarak 3 sebepten dolayı olur.
1. Vücuttaki olması gerekip de olmayan vitamin, protein, mineral, elementler( kalsiyum, demir, magnezyum vs )in eksikliğinden kaynaklanan rahatsızlıklar
2. Vücudumuza almamamiz gereken ama aldığımız maddeler sebebiyle düşen bağışıklık sistemi
3. Vücudumuza zarar veren atıkların, toksinlerin vücuttan uzaklaştırılamaması.
Aklınıza gelebilecek binlerce kronik hastalıkların sebebi bu 3 sebeptir. Diyabet, kanser, MS, KOAH, astım, huzursuz bacak sendromu, egzama, alerjik rinit, ankilozan spondilit vs ne aklınıza gelirse...
Eğer yukarda bahsettiğim 3 sebebi ortadan kaldırırsak yani almamız gereken vitamin, protein mineral vs alırsak, almamamiz gereken bize zarar veren besinleri almazsak ve vücutta bulunan zararlı maddeleri toksinleri uzaklaştırirsak vücudumuz tamamen sağlıklı bir hal alır.
Ben yaklaşık 1.5 aydır wellness ( sağlıklı yaşam kültürü) ile ilgileniyorum. Vereceğim örnekler benim 1,5 aydır ürün kullandırdığım kişilerden.
MS rahatsızlığı olan yataktan kalkamayan bir arkadaşım 1 aylık ürün kullanımı sonucu bırakın ayağa kalkmayi koşar duruma geldi.
Annemde yıllardır terleme problemi var, durduk yerde sürekli terliyor. 2 haftadır kullanıyor ve 2 gündür terlemedigini söyledi. İnş bu sorunu geçecektir. Ama asıl kullandırma sebebim guatr hastalığı var. 30 senedir hergun hap kullanıyor onun için kullandırıyorum inş geçecektir.
Kayinpederimde ve kardesimde dişlerinde kanama mevcut antibiyotik bile kullandılar yıllardır geçmeyen bir diş eti kanaması var. Diş macunundan kullanıyorlar. 2 hafta sonra diş eti kanamaları geçti. Varisleri ve tansiyonu da var. Onun için de bekliyorum 2-3 ay aralığında geçmesini düşünüyorum. Allah'ın izniyle...
Diyabet olan bir yakınım yıllardır iğne vuruluyor yıllardır. Daha 1 aydır kullanmaya başladı iğne sayısını şimdiden azalttı, birkaç aya tamamen temiz raporu da alacaktır inş.
Bir yakınım da her tuvalette şiddetli kanamalı hemoroid vardı. 1 aylık ürün kullanimi sonucu çok şükür o da geçti. Neyle geçtiğini merak edenlere olursa söylerim
Başkaları da var onlardan da sonuçlar bekliyorum yavaş yavaş...
En çok da şu sevindiriyor evet ben belki bu sektöre bir maddi gelir elde etmek için başladım. Ama insanların tedavi olduktan sonraki yüzündeki mutluluğu görünce o MS hastası abimizin bana ayağa kalkıp neler söylediğini görünce, insülin iğnesi vurulan abimizin şimdiden iğne sayısının azaldığını duyunca çok mutlu oluyorum anlatılmaz yaşanır denilen türden gerçekten.
Arkadaşlarım yaklaşık 3 senedir Subaru forumundayim. Bundan sonra da olmaya devam edeceğim inşallah.
Wellness yani sağlıklı yaşam kültürü ile ilgilenen, yıllardır hastalıklarla uğraşan gerek kendi ailesinden gerekse yakınlarından komşularından birileri olan varsa onlara da bu konularda yardımcı olmak isterim.
Dünya Sağlık Örgütü, Amerikan Gıda ve İlaç Bakanlığı, Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü Spirulina’yı her yaş grubu için güvenli gıda olarak kabul etmiştir. Günümüzde NASA ve ESA (Avrupa Uzay Ajansı) tarafından astronot gıdası olarak kullanılan bir besindir. Sebebide yer çekiminin olmadığı bir ortamda kasların normal şekilde çalışamayacağı ve zayiflayacağı sebebiyledir. Spirulina çizgili kasların tamamını 7/24 çalışmasını sağlar. Bu sebeple astronot gıdası olarak geçmektedir, ve uzayda yetistirilebilir mı diye araştırmasıni NASA yapmaktadır.
Birleşmiş milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO): “Geleceğin en iyi gıdası”
ABD Gıda ve İlaç Bakanlığı (FDA): “En iyi besin takviyesi ”
Dünya Sağlık Örgütü (WHO): “En iyi doğal besin” olarak seçmişlerdir.
Havuçtan 100 kat daha fazla BETA KAROTEN
Yumurtadan 6 kat fazla PROTEİN
Tavuk ve sığır etinden 3 kat daha fazla PROTEİN
Ispanaktan 58 kat daha fazla DEMİR
Sütten 7 kat daha fazla KALSİUM
Muzdan 10 kat daha fazla POTASYUM
Dana Ciğerinden 6 kat fazla B 12 VİTAMİNİ 28 kat fazla DEMİR
Buğday filizinden 3 kat daha fazla E VİTAMİNİ içerir.
Yüksek miktarda bitkisel protein içeren Spirulina, günlük hayatta tükettğimiz birçok besinde nadir olarak bulunan ve organizmamızda bulunması gereken 8 elzem amino asitin tamamını içermektedir. Şöyle ki insan vücudu için gereken 20 aminoasit vardır. Bunun 12 tanesini kendimiz üretiriz geri kalan 8 i dışardan almak zorundayız. 8 elzem aminoasit'in 8 inide içeren tek besin ANNE SÜTÜ ve SPİRULİNA'dir.
Spirulina vücudumuzdaki ağır metallarden ve toksinlerden arınmanızı sağlar.Selüloz içermeyen zar duvarları olduğundan kolaylıkla sindirilebilir ve enerji verir. Spor yapanlar için yüksek protein, mineral ve kasların daha çabuk toparlanmasını destekler.
Spirulina neymiş ona bakacak olursak;
Spirulina, mavi ve yeşil alglerden oluşan mikroskobik bir yosun türüdür. Günümüzde adını sıkça duyduğumuz bu bitkinin geçmişi 1500'lü yıllara dayanıyor. 2000’li yıllarla birlikte Birleşmiş Milletler ve Dünya Tarım Örgütleri tarafından bu besinin hem çocuklar hem de yetişkinler için çok faydalı olduğu kabul edilmiştir.Bilimsel çevrelerce son yıllarda keşfedilen en şifalı bitkilerden biri olarak kabul edilen spirulina yosun türüdür. İçeriğindeki besin miktarının çok çeşitli olması ve protein, vitamin, mineral açısından zengin olması, üretimini ve tüketimini sürekli artırmaktadır. Spirulinanın bu kadar faydalı bir bitki olmasının nedeni içeriğindeki vitaminlerin, minerallerin, proteinin kendiliğinden içinde olması, dışarıdan lavedilmemiş olması nedeniyle vücutta emilim miktarının %90 lara kadar varmasından kaynaklamaktadır.Spirulina besin içeriği Spirulina basit bir su yosunu görüntüsünde olmasına rağmen doğanın EN ZENGİN biyolojik değerde bitkisel proteine sahip besinidir. %65 protein içerikli bu rakam en yakın rakibi olan soya fasulyesinin yaklaşık 2 katıdır. Dünyanın en zengin organik demir oranına sahip olan spirulina ıspanaktan 58,dana ciğerinden 28 kat daha fazla demir içerir. B12 vitamini yönünden doğada en zengin bitkidir. Dana ciğerine göre 6 kat fazla B12 vitamini içerir. B12 vitamini kırmızı kan hücrelerinin yapımında ve sinir sistemi fonksyonları için gereklidir. Bu vitamin doğal yoldan karşılamak için spirulina kullanımı önerilir.Antioksidan yönünden de zengin bir bitki olan spirulina, çinko, magnezyum ve bakır gibi mineraller ile aminoasitlerden metihonne ve süperantoksdan olan beta karoten, E vitamini, vitamin B1, B5 ve B6, ayrıca selenyum içerir.E vitamini yönünden zengin yapıya sahip olan spirulina buğdaydan 3 kat daha fazla E vitamini sahiptir. Ayrıca Gama Linolek Asit (GLA)bakımından zengin olarak bilinen çuha çiçeğinden 3 kat daha fazla GLA içerir. GLA yağ birikintilerinin çözülmesini sağladığı için kalp rahatsızlıklarının önlenmesinde rol oynar ve kötü kolestrolü düşürür. Sütten daha fazla kalsiyum içerir. Bilindiği gibi kalsiyum kemikler ve nöral iletim için gereklidir.Ayrıca ABD Ulusal Kanser Enstitüsü (NCI) spirulina’daki sulfolptlern HIV (AIDS) e karşı dikkat çekici ölçüde aktif olduklarını, düzenli dozlarda alınmasının antiviral faaliyetleri hızlandırdığını, bağışıklık sistemini teşvik ettiğini, böbrek toksisitesin ve radyasyon kaynaklı hastalıkların şiddetini azalttığını belirlemiştir. Rahatlıkla sindililebilen Spirulina, gastrit, ülser gibi mide rahatsızlıklarında destek tedavisi olarak öneriliyor. Mide ameliyatları sonrası hastalara ilk besin olarak Sprulna verilmesi halinde ameliyat komplikasyonlarının en aza indirgendiğide belirlenmiştir. Spirulina düzenli kullanıldığında ağız ve vücut kokularını da yok ediyor.
Kalbi atan 1 yaşındaki bebekten 150 yaşındaki amcamiza kadar herkes bunu ömür boyu kullanmalıdır.
REISHI MANTARI Reishi Mantarı, uzak doğu ülkelerinde, doğada kauçuk ağaçlarına yapışık olarak bulunurlar. Yapısı odunsu olduğu için diğer mantarlar gibi tüketilemez. Bilimsel yöntemlerle özü çıkarılarak tablet ve diğer şekillerde kullanılır. 4000 yılı aşkın süredir Çin ve Japon tıbbında kullanılmış, günümüzde tüm Dünya tarafından keşfedilmiştir. Reishi Mantarının içeriğinde 400’den fazla biyolojik aktif bileşen vardır, bu sebeple sayısız hastalık ve rahatsızlığa iyi gelmektedir. Vitaminler, mineraller, proteinler, yağ asitleri, enzimler, triterpenler, alkaloidler ve organik germanyum açısından zengindir. Reishi Mantarı, kalp, karaciğer, akciğer, pankreas ve böbrek olmak üzere beş anahtar organa nüfus etmekte ve etkili olmaktadır. Reishi Mantarı, solunum, dolaşım, sinir, sindirim, endokrin, hareket sistemleri rahatsızlıklarını tedavi edebildiği gibi tıbbi, cerrahi, jinekolojik ve pediatrik müdahalelerden sonra iyileşmeyi hızlandırmaktadır. Bütün bu etkileri aslında, başta bağışıklık sistemi olmak üzere bütün yaşamsal faaliyetleri desteklemesinden kaynaklanmaktadır. Reishi Mantarının, mide, karaciğer, böbrek ve kalp üzerine güçlendirici ve destekleyici etki yaptığı, kanı beslediği, kandan toksinleri söküp atarak, vücudun herhangi bir yerinde toksin birikmesini engellediği bilinmektedir. Ruhu dinlendirdiği, sakinleştirdiği için tonikum ve sedativum olarak kullanılmıştır. Yüksek tansiyonda, karaciğer rahatsızlıklarında, kanserde, uykusuzlukta, öksürükte, baş dönmesinde ve iştahsızlık ile libido düşüklüğünde yüzyıllardan beri kullanılmaktadır. Hücrenin çekirdeğinde DNA sentezini arttırarak hücre bölünmesini teşvik eder ve endirekt olarak bu yolla da yaşlanmayı yavaşlatmış olur. Hücre bölünmesine etkili olduğu için daha genç ve diri bir vücuda sahip olabilirsiniz. Reishi Mantarında 800-2000 ppm düzeyinde organik Germanyum bulunmaktadır. Bu miktar, Ginseng bitkisindeki germanyum miktarından 4-5 kat fazladır. Sarımsak, tere ve sumakta da bulunan Germanyum, bir iz elementtir. Germanyum çok güçlü bir antioksidandır. Germanyum, organizmanın bağışıklık sistemini güçlendirdiği gibi vücudun toksinlerden arınmasını sağlamakta, yaşlanmayı geciktirmekte, adaptojen özelliğiyle kandaki pH, potasyum, kalsiyum, trigliserit, bilirubin ve ürik asit seviyesini normalleştirmekte, tiroit bezinin düzgün çalışmasını ayarlamakta ve damarların tıkanmasını engellemektedir. Epilepsiye de iyi gelen germanyum, katarakt tedavisinde kullanılmakta, hipertansiyon hastalarında kan basıncını normal seviyelere getirirken, bazı kanser tiplerinde tümörlerin gelişmesini engelleyerek hastaların yasam süresini uzatmakta, terminal aşamadaki ağrıyı nötralize etmekte ve ayrıca HIV virüsünün çoğalmasını durdurmaktadır
ÖZETLE REISHI MANTARI; • Kanı temizler, kandaki değerleri dengeler. • Kandaki oksijen seviyesini arttırır. Kan dolaşımını düzenler. Kan pıhtılaşmasını engeller. • Kalbi güçlendirir, Kalp-damar sağlığını korur, tıkanıklıkları engeller. • Kalp krizi ve felç riskini minimize eder. • Hücreleri yeniler, yaşlanmayı geciktirir. Sağlıklı ve uzun yaşam için koruyucudur. Bu özelliğiyle ölümsüzlük iksiri olarak bilinir. • Vücudun bağışıklık, savunma, sinir, dolaşım, solunum, boşaltım, kas ve kemik sistemini güçlendirir. • Bağışıklık güçlendirici özelliğiyle tüm vücudu koruma altına alır ve soğuk algınlığı-nezleye karşı kalkan olur. • Anti-kanserojendir. Kansere karşı koruma konusunda tabiattaki en etkin hammaddedir. • Anti-oksidandır. Vücutta biriken toksinleri ve zehirli maddeleri dışarı atar. • Ağrı kesici özelliği vardır. • Kolesterolü dengeler, kötü kolesterolü düşürür. • Beyin vb. tümörlerin büyümesini yavaşlatır. • Anti-bakteriyel özelliğiyle zararlı bakterilere karşı etkilidir. • Anti-diyabetik özelliğiyle insülini dengeler ve tip 2 diyabet (şeker) hastalığına karşı etkilidir. • Anti-alerjik özelliğiyle her türlü alerjiye karşı etkilidir. • Anti-enflamatuar özelliğiyle iltihap gidericidir. • Anti-viral özelliğiyle AIDS tarzı tüm hastalıklara karşı etkilidir. • Astım, sinüzit ve bronşite karşı etkilidir. • Cilt dokusunu geliştirir. Cilt problemleri (sivilce, akne, leke) ve ağız yaralarına karşı etkilidir. • Tansiyonu düzenlemeye yardımcı olur, hipertansiyona karşı etkilidir. • Karaciğerin yüksek derecede koruyucusudur, böbrek üstü bezinin çalışmasına faydalıdır. • Göğüs, prostat, akciğer, bağırsak başta olmak üzere kanser tedavisinde kullanılır. • Cinsel gücü arttırır. Kan akışının tüm vücuda eşit şekilde dağılmasını sağlayarak erkeklerdeki sertleşme sorununun önüne geçer. Kadınlarda isteksizliği ortadan kaldırır. • Erkeklerde sperm sayısını, kadınlarda yumurtalık kalitesini arttırır. Kısırlığa karşı etkilidir. • Tahrip olmuş hücreleri onarır. • Kandaki oksijen oranını artırır, cildi güzelleştirir. • Saçların dökülmesini ve beyazlamasını engeller. • Egzama, Sedef, Vitiligo gibi cilt rahatsızlıklarına iyi gelir. • Çocuklarda ve kadınlarda kemik gelişimini sağlar. Yetişkinlerde kireçlenmeyi önler. Beyne giden oksijeni artırır. • Hafızayı güçlendirir, unutkanlığı giderir ve her türlü beyinsel hastalıkların (AlzheimerParkinson-Epilepsi) gelişimini engeller. • Stres ve depresyona karşı etkilidir. • Uyku düzeni sağlar • Konsantrasyonu ve odaklanmayı sağlar. • Yorgunluğu alır, dinçlik ve enerji verir. • Sindirim sistemini düzenler, bağırsak sorunlarına, hemoroite çözüm üretir ve oboziteyi engeller. • Kilo verdirmede ve aldırmada etkilidir. Vücudun kilo dengesini sağlar. • İçeriğindeki germanyum sebebiyle göz hastalıkları ve katarakta karşı etkilidir. • Vücutta rahatsızlıkların kaynağı olan serbest radikallere karşı savaşır. • Gut, Rinit, Nevrasteni gibi hastalıkları engelleyici ve tedavi edici özelliği vardır. • Her türlü mide sorunlarına ve ülsere karşı etkilidir. • Kalp, Karaciğer, Akciğer ve Eklem Romatizması rahatsızlıklarında oldukça etkilidir. • Ateş düşürücü etkisi vardır. • Kansızlığı önler. • Beden, Ruh ve Beyin sağlığını olumlu etkiler. • 400'den fazla aktif element içerir. • Ginseng'den 4 ile 6 kat daha fazla organik germanyuma, portakaldan 7 kat fazla C vitaminine, brokoliden 15 kat fazla magnezyuma, ıspanaktan 3 kat fazla demire, 1 somon balığından 8 kat fazla omega 3 yağ asidine, 1 bardak sütten 6 kat fazla kalsiyuma sahiptir. • Kısaca; vücudun temizlenmesini sağlar, tamirat için hammadde sağlar, vücudun üretemediği maddeleri içerir, günlük bakımın yapılmasını sağlar.
Japon Doktor Fukumi Morishige Reishi sonuçlarını anlatıyor
1) Bilincini sadece 2 ayda geri kazanan beyin tümörlü hasta:
Hastanede yatılı durumda ve beyin hastalığı bulunan hastalarımdan bir tanesi 70 yaşın üzerinde idi ve beyninde 5 cm'lik bir tümör vardı. operasyon geçirmiş olmasına rağmen bilincini kaybetmişti. 1986 haziranı'nda Reishi tedavisine başladık ve eylül ayında duyuları tekrar yerine gelmişti. o dönemde tümörde bir değişiklik yoktu, ancak aralık'ta tümör de küçülmeye başladı. nörolojist arkadaşlarım bile çok şaşırmıştı. hasta şu anda kendini gayet iyi hissediyor. başlangıç olarak mide tüpü yardımı ile günde 6 gram Reishi ekstresi almaktaydı, fakat hastalığının toparlaması ile birlikte, ağız yolundan günde 3 gram Reishi almaya devam etti. dozaj azalmış olmasına rağmen tümörü 1 cm'ye kadar küçüldü. hafızasının da yerine gelmesi ile birlikte hasta taburcu oldu ve şu anda ailesi ile birlikte yaşamakta.
2) 6 ayda gerileyen akciğer kanseri:
Bir keresinde 50 yaş üstü göğüs kanseri bir kadın hastam oldu. göğüs operasyonu yapıldıktan sonra, hastalık akciğerde metastas yaptı. durumu kan kusacak kadar kötüleşmişti. (kan kusma, tıptaki adıyla hemoptisis, kanser hastalığında son aşamada ortaya çıkan bir komplikasyondur.) bu durumdayken günde 6 gram Reishi almaya başladı ve bu dozajı 6 ay boyunca korudu. bu sürenin sonunda akciğerindeki tümör yok oldu. daha önce çok çabuk nefesten kesilirken şimdi yorulmadan merdiven çıkabiliyor. bu yaşadıklarından sonra onun da Reishi tedavisine güveni tam.
3) Mega doz ile tamamen iyileşen göğüs kanseri hastası:
Bu hastanın göğüs kanseri ve metastas yüzünden kemiklerde oluşmuş kanserli hücreleri mevcuttu. başından aşağısını hareket ettirme yetisini kaybetmişti. çok acı çekiyordu ama şansılıyız ki, sindirim sistemi halen görevini sürdürebilmekteydi. bundan yararlanarak günde 9 gram Reishi ekstresi vermeye başladık, bu dozu kısa zamanda günde 20 grama yükselttik. sadece 2 ay içinde tüm acısı yok oldu. yürüme yetisini yeniden kazandığında da taburcu edildi.
Bir süre önce bu hasta, rektum kanseri metastası nedeniyle ortaya çıkmış karaciğer kanseri tedavisi için hastaneye geldi. günde 6 gramlık dozaj ile Reishi verilmeye başlandı. 6 ay sonra yapılan ct taramasında karaciğerde bulunan tümörün 1 cm'ye küçülmüş olduğu görüldü. yine de ct uzmanları bunun Reishi'nin sonucu olduğuna inanmadılar ve yanlış tarama yapıldığını iddia ettiler. bu tavırlarına karşı oldukça sinirlenmiştim, çünkü sadece tümör değil, hastanın tüm sağlık belirtileri düzelmekteydi ve bu bence yeterli bir kanıttı. rektal kanserlerin tedavisi çok zordur ve çoğu vaka ölümle sonuçlanır. ancak bu hasta çok yumuşak ve kolay bir tedavi süreci geçirmişti, üstelik bunu sadece Reishi sağlamış olabilirdi.
5) Yeniden yürümeyi başaran pankreas kanseri hastası:
Yeni ameliyat geçirmiş 60 yaşındaki bir kanser hastasının durumu kötüleşmekteydi. vücudunda ödem oluşmuştu ve kilo kaybetmişti. test sonuçları, kanında oldukça yüksek sayıda ca19-19cea bulunduğunu söylüyordu. ona, uyguladığımız tedaviye devam ettiğimiz taktirde kısa süre sonra öleceğini söylemiştim. finansal sebepler yüzünden değişik tür bir ilaç tedavisi yapıldı ancak vücudu olumlu cevap vermedi. bu nedenle günde 30 gram c vitamini enjeksiyonu eşliğinde, ağız yoluyla günde 9 gram Reishi vermeye başladık. bu tedaviye yaklaşık 1 yıl kadar önce, 1986 ağustosunda başladık ve bugün yapılan testlerde eski hastalığının hiç bir belirtisi kalmamıştı. hasta günlük yaşantısına, günde 5 gram Reishi alması haricinde, eskiden olduğu gibi devam etmektedir. hastaneye her 2 haftada bir kontrol için gelmekte ve kanındaki ca19-19 sayısı sürekli azalmaktadır. Hastanemde bu şekilde örnek verebileceğim bir çok kanser vakası vardır. her ne kadar akciğer, karaciğer ve beyin kanserleri daha ciddi hastalıklar olsalar da sindirim yollarını hedef alan kanser tiplerine göre daha kolay tedavi edilebilmektedir; çünkü hastalar Reishi ekstresi ağız yoluyla ve kolayca sindirebilecek durumda olmaktadırlar.
Kanser dışında, Reishi'nin bir o kadar etkili olduğu bir diğer hastalıkvise hepatitdir.. günde 1 ila 3 gram arasında Reishi verilen hepatit hastalarında mükemmel sonuçlar elde edilmektedir.
6) Reishi sayesinde iyileşen hepatit hastası:
Yıllardan beri hepatit hastası olan bir kişi, kanındaki sgot ve sgpt sayısı 200 - 300 civarındayken bize geldi. normalde olması gereken miktar 30'un altıdır. hastaya günde 3 gram Reishi vermeye başladım ve 2 ay içinde sgot & sgpt sayısı 50'ye düştü. her ne kadar bu sayı normal miktardan yüksek olsa da, bu düzenli Reishi kullanımı ile çözülebilecek bir sorundu. bu noktada test amaçlı olarak Reishi kullanımı kestirdim ve sayım bir anda 150 - 200 aralığına çıktı. tedaviyi yeniden başlattığımızda ise tekrar düzelme görüldü. bu sayede Reishi'nin hepatit üzerine olan etkisini kanıtlamış oldum. belirtmeliyim ki burada da c vitamini ile beraber kullanım esastır. hepatit tedavisinde 3 gram Reishi için karşılık gelen c vitamını dozajı 6 gramdır. ayrıca hepatit tekrarlama şansı çok yüksek olan kronik bir hastalıktır ve bunu engellemek için daha küçük dozlarda Reishi kullanımına sürekli devam etmek gerekir. önlem almak her zaman en iyi çözümdür. Reishi diğer kronik hastalıklara karşı da oldukça etkilidir ve c vitamini ile beraber kullanımı en iyi çözümdür. Reishi en iyi etkisini uzun dönem önlemi olarak, sürekli kullanıldığında gösterir. özet olarak Reishi, acıyı azaltma, vücudun bağışıklığını güçlendirme ve yaşamı uzatma konusunda kendini kanıtlamıştır. yine de kanser kontrolü konusundaki rolü %100 belirlenmemiştir. günümüzde kansere karşı kullanılan ilaçlar oldukça etkilidir ancak, ne yazık ki, yan etkileri de bir o kadar fazladır. Reishi yaklaşık 3000 yıllık bir geçmişe sahiptir ve bu süreç içinde kayda geçmiş hiç bir yan etkisi yoktur. bu yüzden Reishi'nin bir tedavi ve önlem aracı olarak kullanılmasını, güvenlik açısından önermekteyim. umarım her kesimden insanlar bu projeye katılır ve Reishi ile ilgilenir ve umarım, yakın gelecekte, Reishi insanoğluna daha uzun bir ömrün kapılarını açar.
Propolis, yapışkan, reçinemsi bir maddedir. Bal arıları değişik bitkilerden toplayarak kovanlarına getirirler. Arılar kovanı dış etkenlerden, mikroorganizmalardan ve diğer zararlılardan korumak için üzerini propolisle kaplarlar. Arılar tarafından değişik bitki tomurcuklarından yaprak ve gövdelerinden toplanıp biriktirilen reçinemsi bir madde olan Propolis genellikle kayın, karaağaç ve kozalaklı ağaçlardan toplanır. Propolis biriktirme açısından arı türleri arasında farklılık vardır. Bazı türler diğerlerine göre daha fazla propolis biriktiriken bazıları örneğin tropik bölgelerde bulunan arılar hiç propolis biriktirmezler. Arılar propolisi, kovanın iç duvarlarını düzgün hâle getirmek, peteklerin ağızlarını kapatmada ve başka canlıların içeriye girmesine engel olmak amacıyla kullanılır. Girdikten sonra ölen canlıları propolisle mumyalayarak kovanlarını koruma altına alırlar. Propolis kovandaki larvalara, mantar ve bakterilere karşı antibiyotik etki gösterir. Propolisin toplandığı bitkilerin tür ve çeşitlerine göre içeriğindeki bileşikler farklılık arzeder. Propolisin etkileri arıların bitkilerden topladığı antioksidan etkili bileşenlerine bağlıdır. Kovanda oluşan hasarların ve çatlakların onarımı için ve kovanlarını korumak amacıyla kullanılan propolisin rengi sarımsı yeşilden koyu kahverengiye dek değişir. Arıcılar kovandaki balı aldıktan sonra propolisi kovandan kazıyarak toplarlar. Sonra bazı işlemlerden geçirilmek suretiyle propolis kullanıma hazır hale getirilir. İçeriğinin önemli bir bölümünü flavonoitlerin oluşturduğu propolisin bileşiminde, polifenoller, fenolik asitler ve bunların esterleri, terpenler, steroitler, B1, B2, C ve E vitaminleri, mineraller ve aminoasitler yer alır.
Propolisin Faydaları Nelerdir?
* Bağışıklık sistemini destekler.
* Hastalık etkenlerine yönelik vücut direncinin yükseltilmesi amacıyla kullanılabilir.
* Antioksidatif etki açısından propolis diğer arı ürünleri arasında en yüksek etkiye sahiptir.
* Soğuk algınlığından korunmak amaçlı alınabilir.
* Akne ve uçuk için haricen kullanılır.
* Propolis kullanımı bademcik iltihabı, farenjit, larenjit için etkilidir.
* Ağız ve boğaz mukozası sorunları için hem oral olarak hem de gargara biçiminde kullanılır.
* Dişeti hastalıklarına karşı korucuyucu özelliktedir.
* Bioflavonoidler bakımından zengindir.
* Propolis ile ilgili yapılan araştırmalar bu maddenin ülserler, iltihaplı hastalıklar ve yanıklar için olumlu etkileri olduğu sonucunu ortaya koymuştur.
* Japon Kanser Araştırma kurulu tarafından 1991 düzenlenen toplantıda propolisin anti-kanser etkisiyle ilgili tebliğ sunulmuştur.
* Amerikada yapılan bir araştırmada propolisteki caffeic asit esterlerinin bağırsaktaki kanserli hücrelerin büyümesini inhibe edici özellikte olduğu görülmüştür. * Yaraların iyileşmesinde hücre yenileyici olarak etkilidir.
* Mikroptan arındırıcı, bakteri üremesini durdurucu, iltihap giderici, mantarlara karşı etkili ve kas gevşetici etkileri vardır.
* Bakterilere karşı etkisi galangin, pinosembrin, kafeik asit ve ferulik asit içeriğinden, virüslere karşı etkisi kafeik asit, kersetin ve luteolinden, mantarlara karşı etkisi de pinobanksin, pinosembrin, kafeik asit, benzil ester, sakuretin ve pterostilbene 'den kaynaklanmaktadır.
* Prostaglandinleri üreten enzimleri bloke edici özelliğiyle anti iltihapsal etkinliğe sahiptir.
Yıllardır şeker hastası olan ve ayaklarındaki yaralardan ötürü ne ayakkabı giyebilen ne de yürüyebilen bir arkadaşımızın 3 haftalık ürün kullanımı sonucu...
Aynen mucize gibi gerçekten. Ama bunlar gerçek. Hatta dün biri daha resim attı elinin durumu resimde görüldüğü gibi. Çok ciddi egzama olmuş yeni başlayacagiz ona ürün kullandırmaya. Muhtemelen 2-3 haftaya değişim başlar buraya atarım son halini.
Bunlar gerçekten çok mutlu ediyor beni. Daha neler neler yaşiyorum. Çocuğu olmayanlardan olanlar vs...
Xiaomi & Subaru SİMDİ SU MUTLULUK NEYLE ÖLÇÜLEBİLİR BİZİM BİR ARKADASA 3 DK ÖNCE GELEN MESAJ
DEĞERLİ ARKADAŞLAR, SİZİNLE AZ ÖNCE ALDIĞIM GÜZEL BİR HABERİ PAYLAŞMAK İSTİYORUM: BUNDAN TAM BİR YIL ÖNCE BUGÜN TEKİRDAĞ'DA "KİSTİK FİBROZ" TANISIYLA 2 YAŞINDAKİ BİR BEBEĞİN ANNESİ BENİ ARADI VE ÜRÜNLERİ BANA SORDU. BEN DE NECİP BEY'LE İSTİŞARELİ OLARAK DİLİMİN DÖNDÜĞÜ KADARIYLA BİLGİ VERMEYE ÇALIŞTIM. BU HASTALIĞIN ADINI İLK DEFA DUYMUŞTUM. MESELA ÇOCUK HER YEDİĞİNİ VEYA İÇTİĞİNİ KUSUYORMUŞ. SÜREKLİ KİLO KAYBEDİYOR VEYA ALAMIYORMUŞ. TERİ VÜCUDUNA YAPIŞIP KRİSTALLEŞİYOR VE TUZ ORANI NORMAL BİR İNSANINKİNDEN ÇOK ÇOK DAHA FAZLAYMIŞ. AFEDERSİNİZ AMA, ÇOCUĞUN KAKASI BALGAMSI VE AŞIRI DERECEDE KOKULUYMUŞ, HATTA DAİRENİN DIŞINDAN MERDİVENLERDEN BİLE KOKUSU GELİYORMUŞ. SIK SIK ÜST SOLUNUM YOLLARI ENFEKTE OLUP GÜNLERİNİ SÜREKLİ YATAKTA GEÇİRİYORMUŞ. KISACASI BAĞIŞIKLIK SİSTEMİ TAMAMEN DEVRE DIŞIYMIŞ. EN KÖTÜSÜ DE NE BİLİYOR MUSUNUZ? İMMÜNOLOJİ UZMANI OLAN DOKTORUN "ÇOCUĞUNUZ EN FAZLA DÖRT YAŞINA KADAR BU ŞEKİLDE YAŞAR, SONRASINDA DA ÖLÜR." DEMESİ. NEDEN? ÇÜNKÜ BU HASTALIĞIN SONU BUYMUŞ. ÇOCUĞUN ANNESİ YIKILMIŞTI. BENİ ARADIĞINDA ALLLAH'IN İZNİYLE ÇOCUĞUN İYİLEŞECEĞİNİ SÖYLEDİM VE HEMEN ÜRÜNLERE BAŞLADIK. BUGÜN TAM BİR YIL OLDU. ÇOCUK ŞU AN 3 YAŞINDA. HER AY DÜZENLİ OLARAK ÜRÜNLERİ KENDİSİNE ULAŞTIRDIK. VEE... ANNESİ BUGÜN BENİ BÜYÜK BİR SEVİNÇLE ARADI. TAHLİLLERİNDE KAN DEĞERLERİ NORMALE DÖNMÜŞ, ÇOCUĞUN KİLOSU ARTIK NORMAL YAŞITLARININKİYLE AYNIYMIŞ, ARTIK KESİNLİKLE YEDİKLERİNİ KUSMUYORMUŞ, TERİ NORMALE DÖNMÜŞ, KAKASI NORMAL BİR ÇOCUĞUN KAKASI GİBİYMİŞ. ELHAMDÜLİLLAH DEDİM, ÇOK SEVİNDİM... HASTALIĞI VEREN ALLAH, ŞİFA'YI DA YARATMIŞTIR. TEŞEKKÜR EDERİZ...